Bigalı Mehmet Çavuş ve Yarbay Mustafa Kemal,
4 Mart 1915
25 Şubat 1915 günü işgal donanmasının tüm gün süren ateşinden
sonra Boğaz’ın girişinde bulunan, Rumeli tarafında Seddülbahir
ve Ertuğrul, Anadolu tarafında ise Kumkale ve Orhaniye Tabyaları
tamamen susturulmuş ve cevap veremez hale gelmişlerdi.
Dolayısıyla işgal kuvvetleri rahatlıkla karaya çıkabilecek ve
tabyaların tamamen imhasını gerçekleştirebileceklerdi. Ancak
savaş süprizlerle doluydu.
Her ne kadar Boğaz’ın girişindeki tabyalar kullanılamaz hale
getirilmiş olsalar da bu bölge ön gözetleme açısından çok önemli
bir bölgeydi. Dolayısı ile Seddülbahir bölgesini savunmakla
yükümlü bulunan 9. Tümen’in komutanı Halil Sami Binbaşı
gözetleme yapması amacıyla bir takım kadar askerini Sedülbahir
Kalesine yerleştirmişti. Bu takım, 27. Piyade Alayı 3. Tabur
10. Bölük eratından oluşturulmuş, 30 kadar erden oluşan ve
başlarında Mustafa oğlu Bigalı Mehmet Çavuş’un olduğu takım idi.
İşgal güçleri karaya çıkacak olursa destek birlik gelinceye
kadar ilk olarak bu takımda bulunan askerler çıkarmaya engel
olmaya çalışacaktı.
Bilindiği üzere Yarbay Mustafa Kemal Sofya’da ateşemiliter iken
1.Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine masa başında bir görevde
kalmak yerine kendisine cephede bir görev verilmesi için yazılı
olarak Genelkurmay’a başvurmuş ve ısrarı sonucunda kendisine
Tekirdağ’da yeni kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığı görevi
verilmişti. Derhal göreve başlayan ve askerlerin eğitiminin
tamamlanması için çalışan Yarbay Mustafa Kemal kendisine verilen
emirle birlikte 25 Şubat günü karargahıyla birlikte Maydos’a
(Eceabat) gelmiş ve kendisine Maydos Mıntıka Komutanlığı görevi
verilmişti. Kısacası artık Maydos mıntıkasında karanın
güvenliğinden o sorumlu idi.
4 Mart 1915 günü işgal kuvvetlerinin bir kısım askeri teknelere
bindirilerek boş olduğunu düşündükleri Seddülbahir’e çıkarma
yaparlar. Ancak karaya ayak bastıklarında gözetleme görevinde
bulunan Mehmet Çavuş emrindeki takım ateş açar. Karşılıklı ateş
sırasında bir ara Mehmet Çavuş’un tüfeğinin mekanizması tutukluk
yapar, öfkelenen Mehmet Çavuş tüfeği düşmana doğru fırlatır ve
sonrasında yerden bulduğu taşları düşmana karşı atmaya başlar.
Çatışma sırasında önce başından sonra sol göğsünden yaralanır ve
gözünü sıhhiye çadırında açar. Ancak onun bu davranışını gören
erler daha da cesaretlenmişler ve artık açıktan ateş etmeye
başlamışlardır. Karaya çıkmakta olan işgal kuvvetleri askerleri
durumu görünce geri çekilirler.(1)
O gün Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa ile birlikte
Kilitbahir’de incelemelerde bulunmakta olan Yarbay Mustafa Kemal
bu görevi sona erince Maydos’a doğru dönmekte iken kendisine
Seddülbahir’e asker çıkarıldığı haberi gelir. 19. Tümen’i
harekete hazır hale getirir ve 26. Alay komutanına “Bizzat
şimdi yanınıza hareket ediyorum, benim buraya gelişime kadar
sahile çıkmış olan düşman mutlaka denize dökülecektir.”
Emrini telefonla bildirir. Önce Kirte’ye oradan Seddülbahir’e
geçer. Sonrasını Yarbay Mustafa Kemal şöyle anlatır:
“Gece
karanlıkta yaralıları dolaştığım sırada Mehmet Çavuş namında
birinin düşmana hücum esnasında elindeki silahın işlemez hale
gelmesinden dolayı, hücuma taşla devam ettiğini gördüm. İyi bir
örnek olduğu düşüncesi ile, hemen Mehmet Çavuş’un nişanla
ödüllendirilmesini arz ve rica ettim.” (2)
Yarbay Mustafa Kemal’in aynı gün saat 20.30’da
Harapkale’den çarpışma ile ilgili Müstahkem
Mevki Komutanlığına yazdığı rapor şu
şekildedir:
“1. Düşman saat 14.45’te yedi torpidobot ve beş zırhlı, bir
kruvazör ile Seddülbahir’i şiddetle bombardman ettikten sonra
sahile yaklaşarak, bir zırhlının çanaklığından açtığı makineli
tüfek ateşi desteğinde asker dolu üç büyük kayığı Seddülbahir
İskelesi’ne yanaştırıp altmış kadar erini karaya çıkarmıştır. Bu
noktaya karşı mevzi alan piyadelerimizin ve bölgedeki topların
ateşi ve özellikle 9. Tümen, 27. Alay, 10.Bölük çavuşlarından
Mustafa oğlu Mehmet’in komutasında olarak Seddülbahir Kalesi’nde
bulunan bir takımın süngü hücumuyla püskürtülmüştür. Adı geçen
çavuş, tüfek mekanizmasının işlememesi üzerine taşla,
emrindekilere örnek olacak şekilde düşmana saldırmış, kendisi de
başından ve sol memesinden yaralanmıştır. Bu çavuşun diğerlerine
örnek olması için şimdi bir nişan veya uygun görülecek başka bir
şekilde taltifini istirham ederim.
2.Şimdiye kadar 4 şehit, 14 yaralımız vardır. Tümeni
ordugahına geri gönderdim. Ben Harap Tabya’dayım. Gece
yarısından sonra Maydos’a döneceğim.”
Mustafa Kemal “Arıburnu Muharebeleri Raporu” unda Bigalı Mehmet
Çavuş olayından şöyle bahseder:
“Mehmet Çavuş Bigalıdır. Ben kendisini bu savaştan birkaç ay
sonra hava değişimi için Biga’ya geldiği zaman gördüm ve savaşın
hikayesini kendisinden dinledim. Mehmet Çavuş savaşı şöyle
anlatıyordu:
Ben mangamla nöbette idim. Düşman gemileri sahili şiddetle
bombardman ettikten sonra çıkarma yapmaya başladılar. Bu sırada
gizlendiğimiz yerden çıkarak yere yattık ve düşmana ateşe
başladık. Düşman da yere yatarak bize ateş ediyordu. Birbirimize
çok yakındık. Bir ara tüfeğimin mekanizması işlemez oldu.
Hırsımdan tüfeğimi attım. Bunu gören bir düşman eri ayağa
kalkarak bana ateş etmeye başladı. Hemen istihkam küreğini
çekerek üzerine atıldım. Kaç kişiyi vurduğumu hatırlamıyorum.
Gözümü açtığım zaman kendimi sıhhiye çadırında buldum. (3)
Bigalı Mehmet Çavuş, madalya ile taltifine uygun görülür ve 12
Nisan 1915 günü “Gümüş Muharebe İmtiyaz Madalyası” ile
ödüllendirilir. Mehmet Çavuş’un bu cesareti İstanbul
gazetelerinde de yazılır. Müdafaa-i Milliye Dergisi Başyazarı
Mehmed Zeki Bey tarafından 11 Mart günü kendisine 10 lira
gönderilir(4). Ayrıca Kayserililer tarafından altın
bir saat hediye gönderilir. (5)

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk
olmak üzere, tüm silah arkadaşları ve bu vatan için canını hiçe sayarak
feda eden tüm şehitlerimize şükranlarımla.
Kaynakça:
1-Vahdettin Engin, Muzaffer Albayrak, Çanakkale 1915, 2016 s.53
2- Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu (yayına
hazırlayan İsmail Çakmak), 2018, s.17
3-Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2010, s.263
4- Hülya Toker, Mustafa Toker, Çanakkale Muharebeleri
Kronolojisi, 2015, s124
5-Vahdettin Engin, Muzaffer Albayrak, Çanakkale 1915, 2016 s.55