Atatürk, Cumhuriyetin ilanından sonra, Sonbahar Gezisi adıyla Dumlupınar’dan başlayan bir yurt gezisine çıkar. Dumlupınar'dan Bursa’ya geçen Atatürk, 12 Eylül 1924’te Hamidiye Kruvazörü ile Mudanya’dan hareket ederek, İstanbul boğazından geçer ve Karadeniz’e açılır. Beraberinde Eşi Latife Hanım, İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Bey, Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali Bey ve Bozok Milletvekili Salih Bey, Rize Milletvekili Rauf Bey ile 15 Eylül 1924 sabahı saat 11'de Trabzon’a gelir. Trabzon iskelesinin tam karşısında açıkta demirleyen Hamidiye’yi, o gün yüzlerce kayık ve motor çevirir. Atatürk, Trabzon Valisi Cemal Bey, Trabzon milletvekilleri Rahmi ve Abdullah beylerin olduğu bir Trabzon heyeti tarafından karşılanır. İskeleye çıktığı zaman toplar atılır. İskeleden doğruca Belediyeye gelerek, çeşitli kuruluşların yöneticileri ile görüşür. Belediyeden beraberindekilerle birlikte Halk Fırkası'na hareket eden Atatürk, Halk Fırkası binasında bir müddet dinlendikten sonra hükümet binasına geçerek binadaki kuruluşları gezer ve çalışmalar hakkında bilgi alır. Tapu dairesinde, kayıtları inceleyip memurlara sorular soran Atatürk hükümet meydanına çıkarak buradaki askerlerin her takımına ayrı ayrı kısa hareketler yaptırdıktan sonra üst kapıdan çıkarak binadan ayrılır. Daha sonra eşi Latife Hanım ile birlikte konaklamaları için hazırlanmış olan eski Karargah Binasına (Trabzon Müzesi) geçerler. Burada da biraz dinlendikten sonra otomobil ile Soğuksu'ya çıkarlar.
Akşam, Trabzon Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi Atatürk’ün onuruna bir yemek verir ve burada bir de konuşma yaparak şunları söyler:
"Gazi Paşa Hazretleri! Trabzon halkı, yıllardan beri büyük bir sevgiyle bağlı bulundukları bu yüce kişiliğe kavuşmuş olmalarından dolayı tarifsiz bir mutluluk içindedir. Kurtuluş gösterilerinin bizzat canlı tanığı kendiniz oldunuz. Ancak bu coşku, kalplerdeki saygı, sevgi ve bağlılığın belki de yüzbinde biridir. Sözlerime Türklerin çok bilinen bir duasıyla son vereceğim. Allah büyük Gazi’mizi başımızdan eksik etmesin. Amin." Atatürk bu konuşmayı şöyle cevaplandırır:
-Trabzon ve Trabzonluları temsil eden bu önemli kişilerle Trabzon’da aynı sofrada bulunmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. Özellikle bugün yaptıkları coşkulu karşılamadan, gösterdikleri ciddi sevgi ve bağlılıktan dolayı, yüce Trabzon halkına arz etmeyi görev bildiğim gönülden teşekkürlerimi, bu seçkin topluluk aracılığıyla açıklama fırsatı bulduğum için son derece mutluyum.
Efendiler...
Trabzon halkının tamamını birlik ve beraberlik içinde gördüm. Kadınlarının, çocuklarının, ihtiyarlarının gözlerinde yaş gördüm. Bu ne coşkun duygulanma, bu ne sevecenlik, bu ne yüksek soyluluktur. Açıklamak zorunluluğundayım ki; bugüne kadar yaşadığım hiç bir şeyin bu kıymetli memleket ve yüce halkından bugün gördüğüm ilgi kadar beni etkilememiş olduğunu görmüş ve anlamış bulunuyorum. Şundan emin olabilirsiniz ki; Trabzon ve yüce Trabzonluları ziyaret etmek, yıllardan beri içimde beslediğim derin bir arzu ve özlem idi. Ancak bugüne kadar beni bu mutluluktan yoksun bırakan koşulların neler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bugün çok mutluyum. Çünkü bu zamana kadar sevenlerimi görmeme engel olan kötü koşullar ortadan kaldırılmıştır. Çeşitli zamanlarda gönderdikleri telgraflarla beni görme arzularını belirten Trabzon halkının tamamını ziyaret edebilme onuruna erişebilmeyi çok isterdim. Ancak ne yazık ki onlara şimdilik, yalnızca selam ve sevgilerimi sunmak ve saygıyla anmakla yetinmek zorunluluğundayım.
Arkadaşlar...Beş sene önce ilk kez Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp gücü veren vatandaşlarımın ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım. Sakarya büyük kanlı savaşına Üçüncü Tümen ile yetişen Trabzon evlatlarının savaş alanında gösterdikleri özverili çabaların kıymetli anısı, bilincimde sürekli canlı kalacaktır. Bu yurtsever halka ve o kıymetli kahraman evlatlara sahip bulunan bu değerli yurdunuzu; Ermenistan’a bağlı bir bölge veya Pontus krallığı yapma hayal ve istekleri ile tehditleri ne kadar korkunç bir girişimdi. Kuşkusuz bu korku artık sonsuza kadar hayal olmuştur.
Efendiler...Vatanın birliğini, özgürlük ve bağımsızlığını sağlayan ulusumuzu Cumhuriyet idaresine ulaştıran devrimlerimi; ekonomik bollukla mutluluğumuzu ve dünya uygarlığında kendimize yaraşan düzeye erişmemizi sağlayacaktır. Halkı zeki, üretken, girişimci ve çalışkan olan Trabzon’umuzu; kısa bir süre sonra ülkenin iç kesimlerine demiryolu ile bağlanmış, güzel bir rıhtım ve limana kavuşmuş olarak görmek en önde gelen dileğimdir. Trabzon; Türk camiasında Cumhuriyet’in zengin, sağlam ve duyarlı en önemli güven kaynaklarından biridir. Cumhuriyet’in bu niteliklere sahip bir kenti, hiç kuşkusuz bayındırlık ve gelişmeyi sağlamak için gerekli araçlara sahip olacaktır. Sözlerimi bitirirken, saygıdeğer Trabzonlulara sevgi ve saygılarımla, gösterdikleri içten sevgi ve bağlılık gösterilerinden dolayı teşekkürlerimi sunmama aracılık etmenizi rica ederim.”
Ertesi gün, 16 Eylül günü saatlerin 14.30’u gösterdiği bir sırada Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi tarafından bir toplantı düzenlenir. Bu toplantıya; milli mücadele yıllarında ulusal bağımsızlık ülküsü uğrunda Atatürk ile aynı cephelerde omuz omuza vuruşan Trabzonlu gaziler de davet edilmiştir. Atatürk'ün salona gelmesi ve kurtuluş savaşı gazilerini görmesi üzerine, samimi ve duygu yüklü bir ortam oluşur. Kahraman Trabzon evlatlarıyla koyulduğu içten söyleşi sırasında onlara “geçim sıkıntısı çekip çekmediklerini” sorması üzerine, içlerinde durumları hiç de iyi olmayanların bulunmasına karşın gaziler hep bir ağızdan, “Hiç bir sıkıntımız yok, çok iyiyiz Paşam, sağolunuz” cevabını veriyorlardı. Bu cevap üzerine Belediye Başkanı Kazazzade Hüseyin Efendi Gazi Paşa’nın kulağına eğilerek, Trabzon gazilerinin gerçek durumları hakkında açıklamada bulunur. Yine bu sırada; Kahramanmaraş’ın savunmasında büyük yararlıklar gösteren, makineli tüfeğiyle bir Fransız birliğini dar bir geçitte durdurarak milis kuvvetlerimizin düşman tarafından çevrilmesini önleyen Hüsnü Çavuş, gösterdiği hedef uğruna yıllarca cepheden cepheye koştuğu, omuz omuza vuruştuğu ve kalbinin en müstesna yerinde yaşattığı Atatürk’ün yüzünü görmüş, sohbetinde bulunmuş olmanın verdiği onur ve gururla ayağa kalkarak şunları söyler:
“Muhterem Gazi Paşam biz bu hizmetleri; ulusal egemenliğimiz, ulusal bağımsızlığımız için, onurumuz için, Türklüğümüz için, şanlı bayrağımızın gökyüzünde sonsuza kadar dalgalanması için yaptık. Başkomutanımızla, Türk’ün ölümsüz güneşi Gazimizle, yedi düvele meydan okuyup denize döktük. En büyük kıvanç ve övüncümüz, Sizi aramızda ve başımızda görmektir. Ulu Gazi Paşamız, Allah sizleri Türk ulusuna bağışlasın...” Milli mücadelenin kahraman gazisi Hüsnü Çavuş’un bu sözlerinden çok duygulanan Atatürk salondakilere dönerek: “İşte vatanı kurtaran ülkü: Kuva-i Milliye Ruhu ! Sağolunuz kahraman vatan evlatları” diye seslenerek, dünyanın bir türlü çözemediği ulusal bağımsızlık savaşının gizli gücünü açıklıyordu. Atatürk, Trabzon’un kahraman gazileriyle Belediye’de yaptığı bu içten söyleşiden çok mutlu olmuş bir şekilde ayrılarak Hükümet binasına geçer.
Burada bir süre Vali Bey ile görüştükten sonra Adalet Bakanlığı’na bağlı kuruluşların yöneticilerini kabul ederek onlardan çalışmaları hakkında bilgi alan Atatürk, daha sonra Ziraat Müdürü Faik Bey tarafından hazırlanan Trabzon ziraat haritası üzerinden aldığı bilgiden çok mutlu olur ve haritanın bir kopyasını alarak Faik Bey’e teşekkür eder. Milli Eğitim Müdürü Şemseddin Bey, İlin eğitim - öğretimi hakkında bilgi verirken özellikle öğretmen sayısının yetersizliğinden yakınır ve bu konudaki eksikliklerinin giderilmesini ister.
Hükümet binasındaki incelemeleri tamamlayarak otomobille Lise’ye geçen Atatürk, ilk olarak öğretmenler odasına gider ve orada bulunan bütün öğretmenlerle birer birer tanışıp bir süre sohbet ettikten sonra sorular sormaya başlar. Sıra Din Dersi öğretmeni Ahmet Hamdi Efendi’ye geldiğinde ondan “Tin Suresi" nin açıklamasını yapmasını ister. Yine bu esnada Tarih öğretmeni Rıfat Bey, okullarımızda sürdürülen tarih öğretimi anlayışını eleştirdikten sonra: “Öğretim programlarında Türk tarihine yeteri kadar yer verilmiyor” demesi üzerine Atatürk:
“Muallim Efendi, bu sözlerinizden çok duygulandım. Artık bundan böyle Türk çocuğu kendi tarihini okuyacaktır, bundan emin olabilirsiniz” diyerek iki saatlik bir konuşma yapar ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin yeni tarih anlayışını uzun uzun açıklar.
Atatürk'ün Hükümet ve Trabzon Lisesi’ne yaptığı ziyaret sırasında eşi Latife Hanım; saat 15.00’den 16.30’a kadar, konaklamaları için ayrılmış bulunan Eski Karargah binasında Trabzonlu kadınları kabul edip sorunlarını dinleyerek onlara, modern Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk kadınına ne kadar önem verdiğini, toplumsal kalkınma ve gelişmenin kadın-erkek top yekûn sağlanabileceğini ve bu yolda gelecek yıllarda bir takım yasal düzenlemeler yapılacağının ilk işaretlerini vermekteydi.
Trabzon Lisesi’nde yaptığı gezi ve incelemeleri tamamlayan Atatürk buradan ayrılarak Kavak Meydanı’nda bulunan İpek Fabrikasına gider. Burada büyük bir ilgi ve dikkatle incelemelerde bulunduktan sonra fabrikanın büyütülmesi ve üretimin artırılması dileklerini belirtir. Ardından Memleket Hastanesi‘ne giden Atatürk, burada bütün odaları birer birer gezerek incelemelerde bulunur. Hastaneden ayrıldıktan sonra geçen yıl açılmış bulunan Ticaret Okulu'nu ziyaret eder.
Öğretmen Okuluna gelen Atatürk, okulda bir süre incelemelerde bulunduktan sonra okulun hatıra defterine şunları yazar:
“24 Aralık 1919 tarihinde Fevzi Paşa
Hazretleri’nin dikkatini çeken öğrenci sayısı 25 iken bugün 16 Eylül 1924’de
176 olmuş. Aradan geçen süre ve koşullar dikkate alındığı zaman mutluluk
duymak gerekir. Ancak ülkenin gereksinim duyduğu öğretmen sayısı düşünülecek
olursa bu sayının yüz kat daha artırılması gerekir. Sayısal açıdan var olan
bu eksikliği giderebilmenin tek yolu, yetişen öğretmenlerin bilgi ve
becerilerinin yüksekliği ile mümkündür. Ziyaretimdeki gözlemlerim ve
edindiğim izlenimler bana bu güvenceyi vermiş durumdadır. Bundan dolayı müdür
ve öğretmenlere teşekkür ederim. Yeni kuşak en büyük Cumhuriyetçilik
dersini, bugünkü öğretmenlerden ve onların yetiştireceği öğretmenlerden
alacaktır. Onu da anımsatırım.”
Atatürk, Öğretmen Okulu’ndaki incelemelerini tamamladıktan sonra Gazi Paşa caddesinin temel atma törenine katılmak üzere okuldan ayrılır. Milli mücadelenin önemli merkezlerinden biri olan Trabzon ve Trabzonluları onurlandıran Atatürk’ün, Belediye Meydanı’nda gezdiği bir sırada, o zamanki Şems Oteli ile Sulu Han arasında durarak: “Buradan denize ulaşan bir cadde açınız” diye buyurmaları üzerine, Belediyece gerekli hazırlıklar tamamlanır ve 16 Eylül 1924 Salı günü akşam saatlerinde temel atma töreni düzenlenir. Törenden sonra otomobille Halk Fırkası’na geçer. Atatürk onuruna Halk Fırkası tarafından Fırka binasında bir akşam yemeği verilir. Yaklaşık ikibuçuk saat süren ve Halk Fırkası yönetim kurulu üyeleri dışında bir kaç seçkin davetlinin katıldığı yemekte, Fırka üyelerinden Hacı Kadızade Arif Efendi, Trabzonluların duygularını belirtmek üzere şu konuşmayı yapar:
“Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Kentimizi onurlandırdıktan sonra Fırka’mızın davetini geri çevirmeyip aramıza katılarak bizleri de onurlandırdığınız için yüce kişiliğinize ve Hanımefendi’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Beş yıl önce korkunç bir ümitsizlik içinde kıvranan ulusumuzu iç ve dış düşmanlardan kurtararak “Türk’ün Büyük Kurtarıcısı” sanını kazandınız. Bundan sonra da Türk ulusunun çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkarılması için bilimsel, sosyal ve ekonomik alanda yapacağınız devrimlerle, ulusa önderlik edeceğinizden eminiz. Kurtarıcı Gazi’lerinin devrim sancağı altında; Trabzon gençleri ve yaşlılarının yenilik ve gelişme yolunda her türlü çaba ve özveriyi göstererek yürümekte olduklarından emin olunuz. Fırkamız; bizleri onurlandırmanızdan yararlanarak huzurunuzda bu gerçeği arz etmeye fırsat bulmuş olmaktan dolayı son derece mutludur.” Bu anlamlı ve duygulu konuşmadan etkilenen Atatürk; “Cumhuriyet’in anlamı ve amaçları” konusunda tarihsel önem taşıyan şu konuşmayı yapar:
“Muhterem Efendiler Trabzon’u, temiz kalpli saygıdeğer Trabzonluları gördüğüm, onların temsilcileriyle tanışma olanağı bulduğum için çok mutluyum. Bana, Cumhuriyet Hükümetimizin büyük Fırkası’nın Trabzon’daki saygın temsilcileriyle bir arada bulunma olanağını sağladığınızdan sonsuz mutluluk duydum. Arkadaşlar! Ulusun güven ve bağlılığı ile uygarlık ve yenilikler yolunda kuşkuya yer olmaksızın büyük bir çaba ve kararlılıkla yürüyelim. ...Bu münasebetle bir Reisicumhurun, Fırka reisliği ile ilgisini ikide bir tekrar edenler ve bütün cihan bilsin ki benim için bir taraflık vardır; bir tarafım. O da cumhuriyet taraftarlığı, fikrî, sosyal inkilâp taraftarlığı! Bu noktada yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi hariç düşünmek istemiyorum!”
Atatürk, önemli açıklamalar yaptığı Halk Fırkası ziyareti esnasında, Erzurum valisi tarafından gönderilen, bölgede meydana gelen deprem felaketine ilişkin bir telgraf alır. O günlerde (13 Eylül 1924) Erzurum ve çevresinde büyük bir deprem olmuş, acı haber Atatürk’e ulaştırılmıştır. Erzurum ve köylerinde pek çok can kaybı olduğu, birçok köy ve kasabaların yıkıldığı söylenmektedir. Atatürk, Erzurum Valisine “Erzurum ilinin muhtelif bölgelerinde zelzele olduğu üzüntü ile haber alındı. Bilgi verilmesini ve zarar derecesinin bildirilmesini rica ederim” şeklinde bir telgraf göndererek bilgi istemiştir. Vali gönderdiği telgrafında, depremin yarattığı hasarın büyüklüğüne ve halkın üzüntüsüne değindikten sonra Gazi Paşa’ya Erzurum’a gelerek halkı teselli etmesi dileğini iletmiştir. Bunun üzerine Karadeniz gezisini kısa keserek Erzurum’a gitme kararı alan Atatürk Erzurum Valisi’ne şu telgrafı gönderir:
“Başladığım seyahati bu elim vaziyet karşısında yarı bırakmak kararını verdim. Trabzon-Erzurum yolunun hali ve Trabzon’da istifadeye elverişli otomobil bulamamak dolayısıyla bu yolla derhal hareket mümkün olmamıştır. Gereken aracı buldurarak diğer bir yönden hareket edeceğim. Muhterem hemşehrilerimin ıstıraplarını ortadan kaldırmak için en etkili surette çalışacağımı bildirmenizi rica ederim.
17 Eylül 1924 Çarşamba günü öğle saatlerine kadar konuk edildiği Eski Karargah Binasında Trabzon tüccar ve esnafını kabul ederek söyleşilerde bulunan ve sorunlarını dinleyen Atatürk, kent halkının şikayet ve dileklerinin çözüme kavuşturulması amacıyla Başbakan İsmet Paşa başta olmak üzere ilgililere talimatlar verir. Atatürk'e aktarılan en önemli sorunlardan biri yörede yaşayan halkın büyük bir bölümünün yaşamsal sorunu olan tütün meselesine ilişkindir. 1916-1918 yılları arasında bölgede yaşanan Rus işgali sırasında Reji idaresine teslim ettikleri tütünlerin parasını alamayan Akçaabatlı (Pulathane) tütün üreticileri, bu mağduriyetlerinin giderilmesi için yıllardır uğraştıklarını, Reji idaresi ile mahkemelik olduklarını ancak bir çözüm bulamadıklarını belirttikten sonra Akçaabat Halk Fırkası Heyeti Reisi Süleyman aracılığıyla Atatürk'e başvurarak bu sorunun çözülmesi konusunda yardım isterler. Başbakan İsmet Paşa’ya gerekli talimatı veren Atatürk,Ticaret ve Maliye vekillerini ilgilendiren sorunun ivedilikle çözümlenerek Akçaabatlı tütün üreticilerinin mağduriyetlerinin giderilmesini ister. Ziyaretine gelen bir kısım işadamının; Trabzon ve Akçaabat’a elektrik tevdii imtiyazının kendilerine verilmesi için başvuru yaptıklarını, ancak herhangi bir sonuç alamadıklarını belirtmeleri üzerine bu konuda da Başbakan’dan bilgi ister.
Hamidiye Kruvazörü’yle Rize’ye gitmek üzere saat 12.30’da otomobille iskeleye inen Atatürk, buradan Vali, komutan, askeri birlikler, resmi heyetler ve Trabzon halkı tarafından uğurlanır.
Atatürk, 17 Kasım 1930 günü tren ile Ankara'dan hareket ederek başladığı yurt gezisinde Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya yolu ile Samsun’a kadar uzanır ve 27 Kasım 1930 Perşembe günü Samsun’dan Ege Vapuru ile Trabzon’a gelir. Beraberinde İçişleri Bakanı Şükrü (Kaya), Meclis İkinci Başkanı ve Trabzon Milletvekili Hasan (Saka), Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali, Kütahya Milletvekili Recep (Peker), Afyon Milletvekili Ruşen Eşref (Ünaydın), Aydın Milletvekili Reşit Galip, Bolu milletvekilleri Falih Rıfkı, Cevat Abbas, Yozgat Milletvekili Salih (Bozok), Recep Zühdü, Başyaver Rasuhi Bey ve daha başkaları da bulunmaktadır.
Saat 14’te Trabzon İskelesine çıkan Atatürk buradan doğruca Türk Ocağına gelir, kısa bir dinlenmeden sonra vilayet binasına geçen Atatürk, gerekli incelemelerden sonra Belediye’ye gelerek, Belediye Başkanı Temel Nücumi’dan şehrin ihtiyaçları konusunda bilgi alır. Bu arada Trabzon gezisinin gerekçelerinden birini teşkil eden Belediye Meclisine seçilen üç bayan üyeyi de kabul eden Atatürk, kendilerini tebrik edip kahvesini içerek bir süre sohbet ettikten sonra Trabzon halkının gösterdiği candan sevgi gösterilerinden son derece mutlu olduğunu belirtir. (Bilindiği üzere, Atatürk devrimleri kapsamında 1930 tarihinde yürürlüğe giren Belediye Kanunuyla Türk kadınına ilk kez belediye meclislerine üye seçme ve seçilme hakkı tanınmış idi).
Öğleden sonra Soğuksu’da bir gezinti yapan Atatürk, akşam Türk Ocağının onuruna verdiği yemekte bulunur. Daha sonra manevi kızını da alarak, Yıldız Sineması’na gider ve Muhlis Sebahaddin Bey’in “Mon Bey” adlı oyununu izler. Kıyafet devrimi ve çağdaş yaşamın gerekleri konusunu işleyen oyunu çok beğenen Atatürk, oyunun sonlarına doğru Erzurum’dan gelen Kolordu Komutanı Salih Bey’i (Omurtak) locasında kabul ederek onbeş dakikayı aşkın bir süre görüştükten sonra yine Trabzonluların içten sevgi gösterileri arasında Türkocağı’na döner ve dinlenmeye çekilir.
28 Kasım 1930 günü öğleden önce Atatürk, Şükrü Kaya, Hasan Saka, Recep Peker ve Salih Omurtakla bir süre baş başa görüştükten sonra, saat 14.00'de Cumhuriyet Halk Fırkası'na geçer. Halk Fırkası binasına giren Atatürk, bir süre yetkililerden kentin sorunları hakkında bilgi aldıktan sonra, salonda bulunanlarla uzunca bir sohbet gerçekleştirir. Daha sonra topluluğa hitaben bir saat kadar süren önemli konuşmasında; Halk Fırkası ve bu fırkanın tüzüğü ile hedefi doğrultusunda hükümetin yaptığı çalışmalardan sözederek bu çalışmaların ülkenin öncelikli ihtiyaçları ve ulusal çıkarları doğrultusunda sürdürüldüğünü belirtir. Ülkenin Halk Fırkası dışında başka bir fırkaya sahip olmadığına değinen Atatürk, bu nedenle Halk Fırkası’na daha büyük sorumluluklar düştüğünü, daha çok özen ve çaba ile çalışılması gerektiğini vurgular. Kurucusu ve başkanı bulunduğu Halk Fırkası ile olan gönül bağının sonsuz ve sınırsız olduğunu belirtir. Birinci Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu günlerden beri ülkemizde kurulan muhalif parti ve gurupların çalışmalarını ve bunların yaşadıkları sonları hatırlatan Atatürk, bu fırkaların ülkenin ihtiyacı olan fikir mücadelesi yapmak yerine, birtakım basit duygusal çatışmalarına tanık olduğumuzu üzüntülerini belirterek kaydeder. Halbuki bir hedefe yönelerek yürürken kişisel çıkarların bir kenara bırakılıp elele verilerek yürümek gerektiğini, başarının sırrının bu yaklaşımda gizli bulunduğunu ve herkesin asli görevinin ülkenin ulusal çıkarları doğrultusunda yılmadan çalışmak olduğunu açıklar. Bütün bu açıklamalardan sonra, tek devrim partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın görev ve sorumluluklarına değinerek sözlerini ulusuna ve dünyaya verdiği şu mesajla bitirir:
“Karşımızda bir çok partiler varmış gibi, her gün daha fazla çabayla çalışmak, fikirlerimizi halk kitlelerinin içine yaymak ve köylere kadar götürmek zorunluluğundayız... Her an tarihe karşı, dünyaya karşı hareketimizin hesabını verebilecek bir durumda bulunmak gerekmektedir. Ancak, düşünce ve çalışmalarımızda bu kadar duyarlı ve uyanık bulunarak muhalefetsiz bir parti olmanın sakıncalarını ortadan kaldırmalıyız.”
Bu önemli konuşmadan sonra salonda bulunanlarla yeniden kentin ve yörenin sorunları hakkında bilgi alışverişinde bulunur ve Trabzon’un elektirik sorununun çözülebilmesi için Elektirik Şirketi’nden bir heyetle görüşerek sorunun çözümü için Sümerbank’tan alınacak 225.000 liranın temini için Başbakan İsmet İnönü’ye talimat verir. Akçaabat ve Maçka’dan gelen heyetleri de kabul ederek ilçelerin sorunları hakkında bilgi alır. Trabzon’da yaptığı iki günlük incelemeye ilişkin kapsamlı bir rapor hazırlayan Atatürk, hemen her konuşmasında önemine değindiği eğitim konusunda da bir eksikliği saptayarak Trabzon’da zanaatin gelişmiş olduğunu belirterek burada bir meslek lisesinin açılması gerektiğini raporunda şu cümlelerle kaleme alır:
“Trabzon’da marangozluk, kunduracılık sanatları epey ileridir. Rusya ile ticari ilişkiden yoksun kalan Trabzon ve civar sahil çocuklarının yararlanmaları için bu sanatları öğreten bir sanat okulunun Trabzon’da açılması çok yararlı olacaktır. Halkı da mutlu edecektir.”
Halk Fırkası binasından ayrılan Atatürk, otomobiliyle Değirmendere civarına doğru kısa bir gezi yapar ve sonra dinlenmek üzere yeniden Türkocağı binasına döner.
Akşam saatlerinde Trabzon'un yüce konuğu onuruna Necmiati spor kulübünün gençleri tarafından Türkocağı binasında düzenlenen konseri izleyen Atatürk, bu programdan dolayı mutlu olduğunu belirterek kendilerine teşekkür eder ve istirahate çekilir.
29 Kasım 1930 günü, konakladığı Türkocağı binasında kentin yetkilileriyle bir süre daha görüşmeler yapan Atatürk, Trabzon’da bazı öğretmenlerin maaşlarını alamadıklarını öğrenmesi üzerine, kurduğu cumhuriyeti yükseltme ve yüceltme ödevini verdiği öğretmenlerin bu sorununa kalıcı bir çözüm bulmak amacıyla Başbakan İsmet İnönü’ye şu telgrafı çeker:
“Trabzon Milli Eğitim Müdürlüğü emrinde üç-dört ay maaş alamayan öğretmenler bulunduğu bildirilmiştir. Bu aksaklığın giderilmesi için Milli Eğitim Müdürlüğü alacaklarının ödenmesi gerekir. Yüzde onlardan muhtaç illere yardım için Milli Eğitim’e kaynak aktarılması da düşünülebilir. Öğretmen maaşlarının zamanında ödenebilmesi için sağlam ve kalıcı bir düzenleme yapılmasının teminini rica ederim.”
29 Kasım 1930 Cumartesi günü öğleden sonra saat 15.30’da Ege vapuru ile Trabzon'dan ayrılan Atatürk İstanbul'a doğru yola çıkar.
10 HAZİRAN 1937 - 12 HAZİRAN 1937
Atatürk’ün çok sevdiği eski dostu Tahsin Uzer, doğu illeri yöneticileri ve halkıyla Atatürk’ü buluşturmak üzere Trabzon’da bir organizasyon düzenler ve Atatürk’ü de Trabzon’a davet eder. Bu daveti büyük bir memnuniyetle kabul eden Atatürk, 8 Haziran 1937'de İzmir Vapuru ile İstanbul'dan Trabzon'a doğru hareket eder. Beraberinde İçişleri Bakanı ve C.H.P. Genel Sekreteri Şükrü Kaya, Trabzon Milletvekili Hasan Saka, Dr. Neşet Ömer, Tevfik Sağlam, Salih Bozok, Recep Zühtü, Hasan Cavit, İsmail Müştak Mayakon, Başyaver Celal, Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürleri bulunmaktadır. Atatürk, böylelikle üçüncü ve son olarak Trabzon’a, 10 Haziran 1937 günü gelir.
Saat 14.30’da İzmir Vapuru Trabzon İskelesi karşısında demirlediği zaman, Trabzon Bölgesi Genel Müfettişi Tahsin Uzer, Org. Kazım Orbay, Korg. Muzaffer Ergüder, Trabzon Valisi Sezai Uzay, Trabzon Belediye Başkanı Cemal Turfan, Erzurum Valisi Haşim İşcan, Kars Valisi Akif Eyidoğan, Erzincan Valisi Fahri, Rize Valisi Cevdet, Gümüşhane Valisi Hilmi, Ağrı Valisi Burhanettin ve daha başkaları, Atatürk’ü karşılamak üzere, bir motorla İzmir Vapuruna çıkarlar. Yalnız Trabzonlular değil, çevre illerin valileri, belediye ve halkevleri başkanları askeri birlik ve öğrenciler, onbinlerce halk Atatürk’ü içtenlikle karşılar. Atatürk, gelenleri selamladıktan sonra, Tahsin Uzer’in otomobiline biner. Doğru Soğuksu’da, kendisine Trabzon’luların bağışladıkları Atatürk Köşküne giderler. Üçüncü Genel Müfettiş Tahsin Uzer tarafından onuruna verilen akşam yemeğinin bitişiyle istirahate çekilir.
Ertesi günü, 11 Haziran 1937'de, otomobille şehri gezen Atatürk saat 16.00’da, yanında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Genel Müfettiş Tahsiz Uzer, Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay ve Korgeneral Muzaffer Ergüder olduğu halde Vilayeti ziyaret eder ve şehrin sorunları hakkında bilgi alır. Halkevini, Parti Merkezini de ziyaret ettikten sonra Belediyeyi ziyaret ederek Belediye Başkanı Cemal Turfan'dan bilgi alır. Belediye'den Kalepark'a geçen Atatürk liman hakkında bilgi aldıktan sonra Erdoğdu'daki askeri kışlaya geçerek bazı küçük tatbikatlar yaptırır. Üçüncü Genel Müfettişlik Merkezinde çevre valileri, halkevi başkanları ve çeşitli kuruluşların yöneticileri ile bir toplantı yaparak, su, yol, elektrik, eğitim sorunlarını görüşür.
Akşam saat 18.30'da köşkte Genel Müfettiş Tahsin Uzer Atatürk onuruna gece şöleni düzenler. Şölene katılanlar, bu mutlu anı adeta halk şenliğine dönüştürmüştür. Atatürk Özel Kalem Müdürü Süreyya'yı yanına çağırarak "Bu geceki duygularımı; Başbakan İsmet İnönü'ye, onun güzel okuyuşuyla Millet Meclisi'ne ve bütün dünyaya duyurulmasını bildirmek isterim. Söyleyeceğim sözleri not ediniz" emrini verir:
"Trabzon Özel İdaresi'nin bana kıymetli bir hediyesi olan köşküme gittim. Orada da beni yalnız bırakmadılar. Her türlü yüksek misafirperverlik örneği ile karşılaştım. Geceyi çok rahat ve huzur içinde geçirdim. Bugün (Cuma günü) Genel Müfettiş Tahsin Uzer'in yaptığı programı izledim. Valilik makamını, Halkevi'ni, Belediye'yi, kumandanlık makamını, Askeri Garnizon'u ziyaret ettim. Bu makamların her birinde karşılaştığım heyetler bana, sana, Cumhuriyet hükümetine ve bütün Türk milletine ister istemez gurur ve yücelik, kuvvet ve heyecan verecek yüksek değerde ve erdemde idiler. Belediye dairesinde, kendi arzularıyla halkın içine girmiş olan yabancı ülke konsolosları da bulunuyordu. Onları da görmekle ayrıca mutlu olduğumu belirtmeliyim...
Beni tekrar, bir kez daha heyecana düşüren şey, Kumandanlık dairesinden ayrılırken halkın coşku ve heyecanının, oradan sonra gittiğim yere kadar devam edişidir. Son ziyaret ettiğim yer Trabzon Askeri Garnizon'u oldu. Garnizon’da kıymetli kumandanlar tarafından bana takdim edilen Trabzon askeri kuvvetlerimizle açık alanda karşı karşıya bulunduğumuz dakikada duyduğum zevki ifade edemem. O kadar ki, askerlik duygularım uyandı ve onlara bulundukları dar alanda, benim ve benimle beraber bulunanların memnuniyetlerini gerektirecek küçücük bir tatbikat yapmaktan kendimi alamadım. Orada gördüklerimden çok mutlu oldum. Kumandanları tebrik ettim. İstanbul’daki görüşümü de bildirmiştim. Onun gibi, doğunun bu önemli ve geniş bölgesinde yüksek kumandayı elinde tutan kıymetli Orgeneral Kazım Orbay’dan ve kendisiyle beraber burada bulunan Korgeneral Muzaffer Ergüder’den, kendisine fiilen tatbikat yaptırmış olduğum Albay Nuri Berköz’den ve bütün doğu ordusu komutan, subay ve eratından çok memnun kaldığımı Mareşal’e (Fevzi Çakmak) bildirmenizi ve onun da kendilerini tebrik etmelerini arzu ettiğimi bildiririm. Şimdi bu dakikada Trabzon Atatürk Köşkü’nde bulunurken, bütün doğu illeri Türk temsilcileri heyetleriyle beraber geçirmekte olduğumuz samimi hayatın devlet, hükümet ve millet katılımının en yüksek örneğini görmekte olduğunu söylesem, buna ne kadar sevineceğinizi ve benim bu derin sevincimi bütün yurda ve yurttaşlara senin ağzından ne kadar iyi söylenebileceğini takdir ederek gözlerinden öperim."
O gece Atatürk, tarihi bir karar verir. Yanında bulunanlara:
"Mal ve mülk bana ağırlık veriyor. Bunları milletime bağışlamakla ferahlık duyacağım. İnsanın serveti kendi manevi kişiliğinde olmalıdır. Ben, büyük milletime daha çok şeyler vermek istiyorum. Yıllarca önce düşündüğüm bu işi Trabzon’da tamamlamak mukaddermiş" diyerek, bütün mal ve mülk varlığını hazineye bağışladığını tescil ettirir ve Başbakan İsmet İnönü’ye şu telgrafı gönderir:
"Bilindiği gibi, ziraat ve zirai iktisat alanında bilimsel ve uygulamalı çalışmalar yapmak amacıyla, değişik tarihlerde ve ülkenin değişik yörelerinde bir çok çiftlik oluşturmuştum. 13 yıl süren zorlu uğraşlar sırasında çalışmalarını, bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit üründen başka, her tür ziraat sanatlarına da yayan bu kurumlar; ilk yıllarda elde ettikleri bütün gelirlerini gelişmelerine harcayarak büyük - küçük bir çok fabrika ve imalathaneler oluşturmuşlar, bütün ziraat makina ve aletlerini, yerinde ve yararlı şekilde kullanarak bunların hepsini onarabilecek ve önemli bir kısmının yenisini yapabilecek kurumlar meydana getirmişlerdir. Yerli ve yabancı bir çok hayvan ırkları üzerinde çift ve ürün açısından yaptıkları inceleme ve araştırmalar sonucunda, bunların yöreye en elverişli ve verimli olanlarını belirlemişler, kooperatif kurarak veya aynı amaçlı başka oluşumlarla civar köylerle birlikte yararlı şekilde çalışmışlardır. Bir taraftan da iç ve dış piyasalarla sürekli ve sıkı temaslarda bulunup faaliyet ve üretimlerini bunların isteklerine uydurarak bugün her açıdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin, yerine göre arazi ıslah ve düzenlemek, çevrelerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sağlıklı yerler, hilesiz ve sağlıklı gıda maddeleri sağlamak ve bazı yerlerde vurguncularla başarılı mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de övgüye değerdir.
Bünyelerinin dayanıklılığını ve başarılarının temelini oluşturan geniş kapsamlı çalışma ve ticari esaslar çerçevesinde idare edildikleri ve ülkenin diğer yörelerinde de temsilcilikleri oluşturulduğu taktirde, deneyimlerini yaşamın gerçeklerinden alan bu kurumların; ziraat yöntemlerini düzeltme, üretimi artırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletçe alınan ve alınacak olan tedbirlerin güzel sonuçlar doğuracağına ve bundan sonraki uygulamalar için başarılı birer örnek oluşturacaklarına inanmış bulunuyorum. Bu inançla kullanımım altındaki bu çiftlikleri bütün donanım, hayvanlar ve demirbaşlarıyla birlikte hazineye hediye ediyorum." (Resmî işlemler 11 Mayıs 1938 günü tamamlanarak Atatürk tarafından imzalanmıştır).
O gece Atatürk, gerçekten hafiflemiş gibidir, çok neşelidir. Köşkün bahçesinde halk toplanmış şenlik yapmaktadır. Atatürk de bu şenliğe katılır. Milli oyunlar oynar, türküler söyler. Ayrıca, İsmet İnönü’ye gönderdiği ikinci telgrafta şunları yazar:
"Bu kadar saygı ve bağlılık ifade eden milli heyecan karşısında bir naciz kalbin durmaması yine o milli heyecanın verdiği kuvvet sayesinde ancak mümkün olabilmiştir.."
Trabzon Atatürk Köşkü
Atatürk, 12 Haziran 1937 saat 3.30 da hareket emri verir. Sabah saat 5 olduğunda, tan yeri ağarırken, Ege Vapuru, İstanbul’a doğru hareket eder.
TRABZON' DA ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI
Kaynaklar:
1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975
2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
3- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015
4- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
5- Andrew Mango, Atatürk, 2004
7-https://trabzon.ktb.gov.tr/TR-162951/ataturk.html
8-http://www.koprubasi.gov.tr/ataturk-ve-trabzon