Atatürk ve eşi Latife Hanım, 12 Eylül günü Hamidiye Kruvazörü ile Mudanya'dan Trabzon'a doğru hareket ederler. 15 Eylül günü Trabzon'a varan Atatürk ve eşi burada iki gün geçirdikten sonra 17 Eylül 1924 günü Rize'ye gitmek üzere yine Hamidiye Kruvazörü ile Trabzon’dan ayrılırlar. O gün Karadeniz’in hırçınlığı üzerindedir. Öte yandan Rize, üç gündür sabırsız, gözü ufukta, yolları gözlemektedir. Onbin nüfuslu Rize şehri, söylediklerine göre, o gün otuzbin nüfuslu, kalabalıkta iğne atsanız yere düşmez bir şehir oluvermişti. Çevre kasaba ve köylerde ne kadar insan varsa, Rize’deydi. Şehir bayraklarla süslenmiş, İskeleye çiçekli taklar kurulmuştur. O gün, Mataracı Mehmet Beyin evinde de olağanüstü bir durum vardır. Rize’nin en büyük, en güzel bu konağı konuklara ayrılmış, yeniden dayanıp döşenmiştir.
Saat 17’ye doğru, ufuktan Hamidiye görünür ve İskelenin tam karşısında durur. Görünür görünmez de İskelede bir kaynaşma olur. Kıyıdaki yüzlerce kayık, birkaç motor Karadeniz’in hırçınlığına meydan okurcasına alkışlar içinde Hamidiye’ye doğru ine çıka yol alırlar. Ordu Valisi, Belediye Başkanı, askeri birlik komutanının bulunduğu motor, güçlükle Hamidiye’ye yanaşabilir. Önce Atatürk, sonra eşi motora biner, ikinci motor ise konukları alır. Atatürk, Rize İskelesine çıktığı zaman toplar atılır, kurbanlar kesilir. Karşılama töreni parlaktır. Önce Hükümet Binasını ziyaret eder daha sonra kalacağı yer olan Doğruca Mataracı Mehmet Beyin evine gider. O gece yapılan Fener Alayı ve şenlikler, Rize’lileri büsbütün coşturmuştur.
Ertesi gün, 18 Eylül 1924 sabahı, Atatürk, Belediyeyi, Hükümet Konağını, Halk Fırkasını ve Komutanlığı ziyaret eder. Hükümette çeşitli heyetleri kabul eden Atatürk, bu arada Erzurum’dan gelen heyetle de görüşmüşür. Erzurum’lular 13 Eylül 1924 te meydana gelen yer sarsıntısı yüzünden üzgündür. Bu acı günlerinde Atatürk’ü aralarında görmek istemektedirler. Atatürk Erzurum’a geleceğini ve durumu yerinde inceleyeceğini söyler.
O gün Rize’de yeni yaptırılan iki çeşmenin açılışı yapılır. Çeşmenin birine Gazi, ötekine Cumhuriyet adı verilmiştir. Bir de yeni caddenin açılışı yapılacaktır. Vali bunun adının da (Gazi Mustafa Kemal Paşa Caddesi) olmasını istemektedir. Atatürk: Hayır, Cumhuriyet olsun der. Caddeye bu ad verilir. Atatürk’ün o gün orada bulunan yaverlerinden Muzaffer Kılıç’ın sonradan yayınladığı bir hatırasına göre, Rize yollarının düzgünlüğü Atatürk’ün dikkatini çekmiştir. Vali’ye:
-Yollarınızı bu hale nasıl getirdiniz? diye sorar. Vali bütün çevre köylülerini, jandarmalarla toplattığını ve yollarda çalıştırdığını anlatır.
Valinin övünerek anlattığı bu olay Atatürk’ü üzmüştür. Kaşlarını çatarak, sertçe şunları söyler:
-Vali Bey, siz (Corvee) nedir bilir misiniz? Bilmiyorsanız ben söyleyeyim. Angarya demektir. Şunu da bilmeniz gerekir ki, kanunsuz hiç bir vatandaşı işgal edemez, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyette (Angarya) diye bir şey yoktur.
Atatürk ve beraberindekiler saat 14:30 da Rize’den ayrılmak üzere İskeleye gelir. Bu sırada kalabalığın arasından başı sarıklı iki hoca sıyrılarak Atatürk’e yaklaşır. Ellerinde bir dilekçe tutmaktadırlar. Atatürk, isteklerinin ne olduğunu sorar. "Kapatılan Medreselerin yeniden açılmasını istiyoruz" derler. Giderayak, Atatürk’ün canı sıkılır, kaşları çatılır. Öfkelenir, yüksek sesle konuşur:
-Demek okul istemiyorsunuz da medrese istiyorsunuz. Oysa ki bu millet okul istiyor. Şu zavallı milletin yakasını artık bırakın da vatan evladı yetişsin, yükselsin. Medreseler asla açılmayacaktır hocam. Millete okul lazım. Bunu böyle bilesiniz.
Atatürk’ün bu sözleri coşkun alıkşlarla karşılanmıştır ama olay üzücüdür. Ajanslar bunu her yöne yayarlar.
Atatürk saat 14.30’da Rize’den ayrılır. İskelede bulunan Gülcemal Vapuru, Hamidiye’yi Fener’e kadar uğurlar. Hamidiye, artık Giresun yolundadır.
Atatürk, Giresun yolunda, Başbakan İsmet (İnönü) Paşa’ya 18 Eylül 1924 tarihli, şifreli bir telgraf çekerek "medrese olayı"nı ve verdiği cevabı, halkın bu olay karşısındaki tepkisini bildirir.
Telgraf şu cümlelerle bitiyordu:
-Bu muhitte, ilm-ü irfan teşkilatımızın süratle faaliyete başlaması pek lüzumludur. Burada, Osman Ağanın oğlu İsmail Bey, yirmi bin liralık bir mektep binası yapmak üzere imiş. Bunu taltif ederek, işin tesrii ve hemen alat-ı tedrisiye göndermek ve fazla alaka göstermek suretiyle, halkın taassuba karşı gösterdiği fi’li tezahüre mukabele eylemek icabeder.
Rize’de hocaların medrese istekleri olayı birkaç gün sonra gazetelerde yayınlanınca memlekette geniş yankılar yaparı. Atatürk’e üzüntülerini bildiren telgraflar yağar. İzmir Milletvekili Mahmut Esat (Bozkurt)’ ta bir telgraf göndermiş, olaydan duyduğu üzüntüyle verilen cevabın sevincini bildirmiştir. Atatürk ona şu cevabı teller:
-Gezdiğim ve gördüğüm her yerde millet cehil ve taassuba harp ilanı halindedir. Medeniyet ve yenilik yolunda bir anı kaybetmeye muvafakatı yoktur. Paslı kafaların şuursuz düşünceleri, millerin anında ortaklaşa ve müthiş haykırışı ile bunalmaktadır. Bunu gözlerimle gördüm. Bu münasebetle yaptığım açıklamadan dolayı gösterdiğiniz sevince teşekkür ederim.
RİZE' DE ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI
Kaynaklar:
1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975
2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007
3- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015
4- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008
5- Andrew Mango, Atatürk, 2004
6- https://www.rizedeyiz.com/Haber/Mustafa-Kemal-Ataturk-Ve-Rize-74585.html