KIRKLARELİ

PAYLAŞ

 

    ANA SAYFA

 

 

 
 

20 ARALIK 1930 - 21 ARALIK 1930

 

Atatürk, 19 Aralık 1930 günü akşamı, İstanbul’dan Trakya gezisine çıkar. O gün kendisi ile birlikte bu geziye katılanlar arasında kızkardeşi Makbule (Atadan), Ali Sait Paşa, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, milletvekillerinden Recep (Peker), Kılıç Ali, Hasan Cavit, Salih (Bozok), Reşit Galip, Ruşen Eşref (Ünaydın) ile, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tevfik (Bıyıklıoğlu) ve Başyaver Rusuhi de vardır. Geceyi trende geçiren Atatürk, ertesi günü, 20 Aralık 1930’da öğleye doğru Alpullu’ya gelir. Bir Cumhuriyet devri eseri olan Alpullu Şeker Fabrikası, 26 Kasım 1926 tarihinde işletmeye açılmış, tam kapasiteyle çalışmaya başlamıştır. Atatürk, şeker fabrikalarının yurdun her köşesinde açılmasını, yurt dışından artık şeker ithalinin durdurulmasını ısrarla istiyordu. Alpullu Şeker Fabrikası’nın verimli çalışmalarını yerinde görmek istemiş ve Trakya gezisinin ilk durağı bu nedenle Alpullu olmuştu. Alpullu’da törenle karşılanan Atatürk, doğruca Fabrikaya gider. Fabrika Müdürü’nün verdiği bilgileri dinler, fabrikayı gezer. Öğle yemeğini fabrikada, fabrika personeli ile birlikte yiyen Atatürk, fabrikanın ziyaret defterine şu cümleleri yazar:

-Alpullu Şeker Fabrikasını gezdim. Gördüğüm vaziyetten çok memnun kaldım. Müessesenin daha tevessü etmesini ve şimdiye kadar olduğundan fazla muvaffak olmasını dilerim. Memleketimizin her müsait mıntıkasında şeker fabrikalarının çoğalması ve bu suretle şeker ihtiyacının temini mühim hedeflerimiz sırasında tanınmalıdır.

 

 

 

 

 

 

Atatürk, Alpullu’dan ayrıldıktan sonra, aynı gün öğleden sonra saat 15 sularında Kırklareline gelir. Valiliği, askeri komutanlığı, Belediyeyi ziyaret ettikten sonra, Halk Fırkasında yapılan toplantıya katılır. Gençlik ve çeşitli kuruluşların temsilcileri, Atatürk’e "Hoş geldiniz!" diyerek birer konuşma yaparlar. Atatürk, bu konuşmalara karşılık şunları söyler:

-Kırklareli halkı ve bilhassa gençlik namına söylenen sözlerden çok mütehassi oldum. Bundan dolayı teşekkür ederim. Gösterilen heyecanın bir aynı da benim vicdanımda hasıl olmuştur. Bunu layıkı ile ifade edebilmek benim için müşküldür.

-Cumhuriyet’in temelinin lâik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve bu gerçek gözden kaçmamalıdır. Zira Türk halkı teokratik yönetimden çok ıstırap çekmiştir. Geri kalışının nedenleri arasında bunun önemli bir yeri vardır.

Partinin hatıra defterine ise şunları yazar:

- Cumhuriyet Halk Partisi mensuplarının halkçılık, devletçilik kavramlarını çok güzel anlamış olduklarını en iyi açıklayan sözler, köylü ve çiftçilerin ağızlarından işitiliyor. Gördüklerimden ve işittiklerimden pek ziyade memnunum.

Kırklareli Türk Ocağı’nda gençler ayrı bir toplantı düzenlemişlerdi. Atatürk, akşamın geç saatlerinde bu toplantıya gelerek, Türk Ocaklarının görevleri ve Türk kültürü üzerinde açıklamalarda bulunur. Bu konuşmasında şunları söyler:

-Biraz önce, ocakların siyasi ve milli birer kuruluş olduklarını söylemiştim. Bu doğrudur. Türk ocakları bir kültür etrafında teşekkül etmiştir. Bu itibarla Türk Ocakları bu ülküsünü gerçekleştirmek için ilim, kültür ve sosyoloji alanında savaşmakla zorunludur.

.. Benim "Kültür" den anladığım, bir devleti meydana getiren toplumu, yani milleti düşünün. Bir millette kaç türlü hayat tasavvur edilebilir. Devlet hayatı, fikir hayatı, ekonomik hayat yani ticari, zirai hayat değil mi? Her millet, devlet hayatında, fikir hayatında bir şeyler yapar. İşte bu üç hayatın toplamına kültür denir. Bizim devlet hayatımızda, bilindiği gibi Osmanlı siyaseti, gayri mütecanis unsurlardan ve maddelerden meydana gelmişti. Bunlardan bir halita yapmak mümkün olmadığı için Osmanlı siyaseti yerine yeni bir siyaset çıktı. O siyaset, milli siyaset, Türkçülük siyaseti idi. Bu siyaseti ilan edip yaygın hale getirmekle beraber, fikri, ictimai ve ekonomik hayatı da ilerletmek gereklidir. Bu üç şekil hayattaki gelişme dereceleri birleştiği zaman, ortaya o milletin kültürü çıkar. Bazıları kültürle medeniyeti ayıramazlar. Bilindiği üzere her milletin kendine özgü bir karakteri vardır. Kültür bu özellik ve karakterle ifade edilir. Bence de en ilmi olanı kültür ile medeniyeti bir arada yürütmektir.

Yukarıda kimi bölümleri az-çok sadeleştirilerek verilen bu akademik konuşmayı Atatürk daha sonra, Prof. Afet İnan’a yeniden, daha belirgin olarak yazdırmış, böylece Atatürk, kültür konusundaki görüşlerini ortaya koymuştur.

Atatürk, Türkocağı’ndaki toplantıdan ayrılırken Ocak defteri’ne şu cümleyi yazmıştır:

-Kırklareli Türk Ocağında çok kıymetli arkadaşlarla geçirdiğim zamanın hatırasını sönmez hislerle saklıyacağım.

O geceyi Kırklareli' nde geçiren Atatürk, ertesi günü, 21 Aralık 1930 günü saat 15:30' da otomobille Çorlu üzerinden Edirne’ye doğru hareket eder.

 

 

 

 

KIRKLARELİ' NDE ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI

 

 

 

Kaynaklar:

1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975

2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007

3- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015

4- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008

5- Andrew Mango, Atatürk, 2004