İZMİR

PAYLAŞ

 

    ANA SAYFA

 

10 EYLÜL 1922 - 29 EYLÜL 1922

 

Mustafa Kemal İzmir'i ilk olarak 1905 Şubatında sürgün yeri olan Şam'a giderken görmüştür. Ali Fuat Cebesoy şunları söylemektedir;

"Mustafa Kemal, ben, Müfit Kırşehir ve diğer bazı mümtaz yüzbaşılar İstanbul Limanı'ndan kalkan bir Nemse Vapuruyla Beyrut'a hareket ettik. Ertesi gün öğle üzeri İzmir'e geldik. İzmir'i ilk defa görüyordum üç arkadaş bir araba tutarak Kordonboyu'nda dolaştık. Şehir fevkalade güzeldi. Şehirdeki gazinolarda orkestralar çalıyordu. Birine girmek istedik fakat; sonra vapuru kaçırmaktan korkarak bundan vazgeçtik." Bunu bizzat Gazi Mustafa Kemal Atatürk te 11 Ekim 1925 günü İzmir'de yaptığı konuşmada belirtmiştir.

Mustafa Kemal Eylül 1907 de Selanik'e geçerken İzmir'e uğramıştır ki bu onun şehre ikinci gelişidir. Üçüncüsü Trablusgarb'a giderken, İzmir'e uğramıştır. 17 Ekim 1911 tarihinde Urla karantinasında içinde bulunduğu Rus vapurundan Selanik'te bulunan Fuat Bulca'ya yazdığı mektuptan anlıyoruz. Bu mektupta "Vatanı Kurtarmak için şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık zorunludur." demektedir.

 

Büyük Zafer’den hemen sonra, Türk Orduları yıldırım hızıyla Ege’ye doğru ilerlerken, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa da onlarla birlikte yakılmış ve yıkılmış şehirlere uğrayarak İzmir’e doğru yol alıyordu. 9 Eylül 1922 günü öğleden sonra, süvari ve piyade birlikleri, İzmirlilerin sevinç gözyaşları içinde İzmir’e girmiş, Kadifekale’ye ve İzmir Hükümet Konağı’na Türk Bayrağını çekmişlerdi.

 

Atatürk, yanında Mareşal Fevzi (Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü), Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım (Gündüz) ve daha başka komutanlarla birlikte, 10 Eylül 1922 günü Nif'ten hareketle Turgutlu üzerinden saat 14:00'te İzmir’e girer, burada Fahrettin (Altay) Paşa ile buluşarak, doğruca Hükümet Konağına gider. Karşılama töreni çok büyük olur. İzmirliler kurtarıcılarına kavuşmanın sonsuz sevinci ve mutluluğu içindedir. Aynı gün İstanbul Hükümeti Atatürk'e "Kahraman Komutan!" hitabıyla bir tebrik telgrafı gönderir.

 

 

 

Atatürk, İzmir'e ilk defa geliyordu. O’na, Kordonboyunda bir konak hazırlanmıştı ama, güvenlik bakımından sakıncalı görüldü. Başyaver Salih (Bozok), Göztepe’de bir villa bulmuştu. O günleri yaşayan Asım Gündüz, yayınladığı hatıralarında bunu şöyle anlatır:


“O’nun yanında uzun süre bulunmuş, yaradılışı bakımından vefa dolu bir insan olan Salih Bey, aramış taramış Göztepe’de bir tepecik üzerinde bir villayı seçmişti. Ne tuhaf bir rastaltıdır ki, villanın sahibinin kızı olan bayan da Gazi Başkomutanı evinde misafir etmek için harekete geçmişti. Villa, Uşakizadelerden Muammer Bey’indi. Kendileri Fransa’da Nice’de idiler. Sonradan öğrendiğime göre, kızları Latife Hanım, Türk Orduları Sakarya’da Yunanlıları dize getirince ailesine “Babacığım, ben inandım İzmir kurtulacak. Mustafa Kemal yakında ordularıyla İzmir’e girecek, ben onların girişini görmek için gideceğim.” Diye dayatmış, dadısıyla gelip köşke yerleşmiş. Salih Bey bunu köşkün bahçivanından öğrenmiş, doğruca Latife Hanım’ı görerek düşüncesini anlatmış, Latife Hanım büyük bir heyecanla “Gazi’yi misafir etmekten şeref duyarım. Ben bu günleri görmek için buralara koşup geldim. O’na ben hizmet edeceğim, elbette oralarda kalması tehlikelidir.” demiş.

 

Atatürk iki geceyi Karşıyaka'da Alatini köşkünde geçirir.

 

12 Eylül 1922 günü, İzmir'de bulunan İngiliz Başkonsolosu Harry Lamb, Ankara Hükümeti ile İngiltere arasındaki ilişkiler hakkında Atatürk ile görüşür. Aynı gün Akdeniz'deki İngiliz Filosu Başkomutanı Amiral Brock Atatürk'e, "Ankara Hükümeti'nin İngilizlere karşı bir harp halinde olup olmadığını" soran bir mektup gönderir. Atatürk, İzmir'e gelen Daily Mail Gazetesi muhabiri G. Ward Price'a ise şu demeci verir:

 

-... Bu son taarruzu istemedim; fakat Yunanlıları Anadolu'yu terk etmeye mecbur olduklarına inandırıcı başka yol yoktu! (Bu demeç 15 Eylül 1922 tarihli gazetede yayımlanmıştır)

 

Aynı gün Atatürk, Anadolu'nun kurtuluşu nedeniyle millete şu bildirgeyi yayımlar:

 

-Akdeniz, askerlerimizin zafer teraneleriyle dalgalanıyor.. Ordularımızın kabiliyet ve kudreti, düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza güven verecek bir mükemmellikte kendisini gösterdi. Büyük zafer özellikle senin eserindir. Büyük ve soylu Türk Milleti! Anadolu'nun kurtuluşu zaferini tebrik ederken sana İzmir'den, Bursa'dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da sunuyorum.

 

Atatürk geceyi, kendisi için 1. Kordon'da hazırlanan bir evde geçirir.

 

 

13 Eylül 1922 günü, Atatürk, Amiral Brock'un bir gün önceki mektubuna şu cevabı verir:

 

-...Her iki Hükümetin uygulana gelen şekillere uyarak siyasal ilişkiler kurabileceklerini bildirmekle şeref kazanmaktayım.

 

Atatürk, Amerikalı gazeteci Richard Eaton'a şu demeci verir:

 

-...Ben İngilizlerle değil, Yunanlılarla harp ediyorum. Yirmidört saate en iyi kıtalarımı Trakya'ya geçirmeğe yetecek nakliye gemilerim de mevcuttur. Bu askerler bir işaretimi bekliyorlar! (Bu demeç Le Figaro gazetesinin 1 Ekim 1922 tarihli sayısında yayımlanmıştır.)

 

Aynı akşam sabotaj sonucu başlayan Büyük İzmir Yangını'nı kaldığı köşkün balkonundan izleyen Atatürk, yanındaki genç subaylara şu sözleri söyler:

 

-Çocuklar, bu manzaraya iyice bakın! Bu alevler bir devrin sona erip yeni bir devrin başladığını gösteren bir yangındır. Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyıllardaki bütün günahları şu ateşle temizlenirken yeni bir Türk Devletinin kuruluşu ve Türk milletinin yükselişi de cihana ilan ediliyor!

 

Atatürk o geceyi -güvenlik gerekçesiyle- tekrar Karşıyaka'da bulunan İplikçizade (Alatini) Köşkü'nde geçirir.

 

          

 

14 Eylül 1922 günü, Atatürk'e İzmir Belediyesi tarafından İzmir hemşehriliği ünvanı verilir. Aynı gün, Latife Hanım'ın daveti üzerine Göztepe'de bulunan Uşakizade Muammer Bey'in köşküne misafir olur.

 

Diğer taraftan İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a bir telgraf göndererek Atatürk'ün bundan sonraki hedefinin Trakya olacağını, böyle bir durumda kendilerinin zor durumda kalabileceklerini bu bakımdan bir konferans çağrısında bulunmanın tam zamanı olduğunu bildirir.

 

18 Eylül 1922 günü Atatürk, İstanbul'dan bir torpido ile İzmir'e gelen Fransız Yüksek Komiseri General Pelle ile görüşür. Ardından Chicago Tribune muhabiri John Clayton'u kabul eder. Daha sonra görüşme yaptığı Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Bey'e ise şu sözleri söyler:

 

-Milli Mücadelemizin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız gerekiyor!

 

Aynı gün İngiliz Kabinesi yaptığı toplantıda, Akdeniz Orduları Başkomutanı General Harrington'a, Mustafa Kemal'in Anadolu'dan Trakya'ya kuvvet geçirmesini önleme görevi verilmesini kararlaştırır. Savunma Bakanlığı bölgeye takviye yetiştirmek üzere gerekli tedbirleri almakla görevlendirilir.

 

21 Eylül 1922 günü Atatürk, Akşam Gazetesi muhabiri Falih Rıfkı (Atay) Bey'e şu demeci verir:

 

-...Süvari tümenlerimizle, piyade kıtalarımız düşmanı ezip İzmir'e yürümekte birbirleriyle yarış etmişlerdir. İzmir rıhtımında süvarilerimizin kılıçları şekillenirken, piyadelerimiz Kadifekale'de Türk bayrağını semaya yükselttiler.

 

22 Eylül 1922 günü Atatürk, İkdam Gazetesi muhabiri Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Bey'e barış süreci ile ilgili olarak şu demeci verir:

 

-...Askeri hareket, siyasi faaliyetin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güven verici bir surette avdeti (geri gelmesi), orduların hareketinden daha hızlı hedeflere erişmeyi temin edebilir.

 

Atatürk, Kazım Karabekir Paşa'ya gönderdiği telgrafta ise şunları yazar:

 

-Pek kuvvetli olmamıza rağmen siyasette de pek hesaplı ve mutedil bulunuyoruz. Herhalde meseleyi siyasetle çözümlemeyi tercih etmekteyiz.

 

23 Eylül 1922 günü Atatürk'e, İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanları imzasıyla "Askeri harekatın durdurulması ve bir barış konferansının toplanmasıyla ilgili" nota verilir. Aynı gün Türk süvarileri Çanakkale'de tarafsız bölgeye girerlerken, İngiltere Koloniler Bakanı Churchill, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Afrika Birliği genel valilerine bir telgraf çekerek askeri destek birlikleri gönderip gönderemeyeceklerini sorar.

 

Atatürk, Kazım Karabekir'in büyük zaferi kutlayan telgrafına şu cevabı verir:

 

-12.9.1922 tarihli telgrafınızı 23.9.1922'de İzmir'de aldık. Kahraman ordularımız hakkında gösterilen takdirkar duygularınıza teşekkürlerimizi sunarız.

 

 

24 Eylül 1922 günü Atatürk, İleri Gazetesi muhabiri Celal Nuri (İleri) Bey'e şu demeci verir:

 

-Askere istirahat emrediyorum, asker dinlenmiyor ve İzmir'de istirahat ederiz, karşılığıyla cenk ediyorlar!

 

Aynı gün Atatürk, kendisine hemşehrilik ünvanı vermiş olan İzmir Belediyesine bir teşekkür telgrafı gönderir:

 

-..."İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş bulunan İzmir'imizin hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur. Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile yüreği en büyük üzüntü ve aynı zamanda en güçlü bir inanç kararlılığı ile çarpmış; başladığımız bağımsızlık savaşında bana en güçlü umutları vermiş olan yiğit Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmiş oluyordu. Bana ulusal savaşımızın, önemli bir girişiminin başlangıcını anımsatmakta bulunan Erzurum hemşehriliğine, savaşımızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşehriliğini ekleyerek, değerli bir ödül vermiş oluyorsunuz. İzmirli hemşehrilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır. Hepinize selam ve sevgi hemşehrilerim".


Diğer tarafta Çanakkale'de Türk kuvvetlerinin tarafsız bölgeye girmesi üzerine İngilizler daha dar bir mevziye yerleşmek üzere geri çekilir.

 

25 Eylül 1922 günü Atatürk Reuter Ajansı muhabirine demeç verir. Çanakkale'de Erenköy'de görülen 2000 kişilik Türk süvari kuvveti ile ilgili olarak Hamit Bey İstanbul'dan Atatürk'e bir telgraf gönderir ve General Pelle'nin süvarimizin Erenköy'den geri çekilmesi konusunda ricada bulunduğunu yazar.

 

26 Eylül 1922 günü Atatürk, Chicago Tribun muhabiri John Clayton'a verdiği demeçte şunları söyler:

 

-...Misak-ı Millimizde sebat ediyoruz. Bütün Türk toprağında gerçek bağımsızlık istiyoruz. Bizim için artık kapitülasyonlar mevcut değildir.

 

Aynı gün General Harrington Atatürk'e bir telgraf gönderir ve Türk süvarilerinin tarafsız bölge dışına çekilmesini ister. Atatürk Harrigton'a verdiği cevapta şunları yazar:

 

-...Tarafsız bir bölgenin, şimdiye kadar Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Müttefik Hükümetler arasında kararlaştırılmış olduğundan haberim yoktur. Süvarilerimizin ve kıtalarımızın harekatı, mağlup Yunan ordusunu takip harekatından ibarettir.

 

27 Eylül 1922 günü Atatürk, Kardinal Gaspari'nin, artık kan dökülmemesi ve bir an önce barış yapılmasını isteyen telgrafına şu cevabı verir:

 

- ...Yunan ordusunun terke mecbur olduğu bölgede bulunan bütün şehirlerimiz ve kasabalarımız yanmış ve ahali her türlü zulme maruz kalmıştır. Aynı zulüm, yeni bir şiddetle Trakya'da yapılmaktadır. Bu insani hissi, bugünkü durumu yaratanlar katında uyandırmanızı sizden rica ederim.

 

 

Aynı gün General Harrington Atatürk'e, Yunan donanmasının İstanbul'dan uzaklaştırıldığını, arzusunun çatışmaktan kaçınmak olduğunu ve kendisiyle görüşmeye hazır olduğunu bildiren bir telgraf gönderir. Atatürk'ün bu telgrafa cevabı 28 Eylül 1922 tarihinde şöyle olur:

 

-...Fransızlar ve İtalyanlar gibi, siz de Asya sahilinde bulunan kıtalarınızı geri çekmeye hazır olduğunuz takdirde, Boğazlar sahilinde bulunan kıtalarımıza yavaş yavaş geri çekilmeleri ve yalnız mülki idare ile polis örgütünü düzenlemekle yetinmeleri hususunda emir vermeğe hazırım!

 

Atatürk, İzmir'e gelen Fransız diplomat Franklin Bouillon ile görüşür. Fransız Doğu Donanması Komutanı Amiral Dumessil'in bir gün önce göndermiş olduğu mektuba cevap verir. Aynı gün İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, İstanbul'da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold'a bir tel gönderir ve Mustafa Kemal'in tarafsız bölgeden çekilmemesi halinde Yunan donanmasının da Marmara'yı ve Çanakkale Boğazını kullanmasına izin verileceğinin Ankara'ya duyurulmasını ister.

 

     

 

 

 

 

29 Eylül 1922 günü Atatürk, İtilaf Devletleri Dışişleri Bakanlarının 23 Eylül tarihinde gönderdikleri notaya cevap verir ve Mudanya Konferansının kabul edildiğini, açılışın 3 Ekim olmasının uygun olacağını, İsmet Paşa'nın delege olarak atandığını ve konuşulacak konuları bildirir. Aynı gün Franklin Bouillon, Fransız Başbakanı Poincare'a yazdığı telde Mustafa Kemal'le 4 saat görüştüğünü kendisinin askerini zor zaptettiğini bildirir.

 

Atatürk, 19 gün kaldığı İzmir'den 29/30 Eylül gece yarısı, İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ve Avrupa'dan dönen Dahiliye Vekili Fethi Bey ile birlikte trenle Ankara'ya doğru yol çıkar.

 

 

 

27 OCAK 1923 - 5 ŞUBAT 1923

 

 

Atatürk, Ankara’da rahatsız ve yarı felç durumda olan annesi Zübeyde Hanımı, doktorların tavsiyesi üzerine, başyaveri Salih (Bozok) la birlikte İzmir’e göndermiştir. Lozan Konferansı’nın en hareketli günlerinde, Batı Anadolu’da trenle bir geziye çıkar. Bu gezi sırasında, 15 Ocak 1923 günü Eskişehir’e geldiği zaman Annesi’nin ölüm haberini alır. Programını bozmaz ve Salih (Bozok) a bir telgraf çekerek, üsulünce defnettirilmesini bildirir. İzmit’e, buradan Bilecik yoluyla Bursa’ya geçer. Buradan da -İzmir'e gitmek üzere- 24 Ocak sabahı ayrılır. 25 Ocak günü Alaşehir ve 26 Ocak günü Salihli' de bulunan  Atatürk aynı gün Salihli'den ayrılır ve Turgutlu - Manisa - Menemen hattı üzerinden 27 Ocak 1923 günü sabahı Karşıyaka'ya ulaşır.

 

      

 

 

     

 

     

 

       

 

      

 

   

 

 

İstasyon bir mahşer yerini andırmaktadır. İzmir Valisi Mustafa Abdülhalik (Renda), Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay), İzmir Bölgesi Komutanı İzzettin (Çalışlar) karşılayanlar arasındadır. Aslında o gün, Lozan’da olan İsmet (İnönü) Paşa dışındaki bütün komutanlar İzmir’deydi. Ordu Komutanı Kazım (Karabekir), Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp), Atatürk’le birlikte gelmişlerdi. Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak), Asım (Gündüz) İzmir’deydi. Atatürk’ün yanında Bolu Milletvekili Cevat Abbas (Gürer), Yaver Muzaffer (Kılıç), Muhafız Tabur Komutanı İsmail Hakkı (Tekçe) de vardı. Başyaver Salih (Bozok), İzmir’de karşılayanlar arasında bulunuyordu.


İstasyonda çiçeklerle süslü bir otomobil hazır durmaktadır. Arabaya binerken çevresinde toplanan halkı bir kere daha selamlar. Atatürk, doğruca annesinin Karşıyaka’daki mezarına gider. O gün Annesinin mezarı başında şu konuşmayı yapar:
 

-Zavallı annem,vücudunu bütün millet için bir ülkü olan İzmir’in kutsal topraklarına bırakmış bulunuyor. Ölüm, yaradılışın en tabii kanunudur. Fakat böyle olmakla birlikte bazen ne hazin tecelliler gösterir. Burada yatan annem, zulmün, baskının, bütün milleti felaket uçurumuna götüren keyfi bir idarenin kurbanı olmuştur. … Annemin mezarı önünde ve Tanrının huzurunda and içiyorum. Milletin bu kadar kan dökerek kazandığı egemenliğin korunması ve savunması için gerekirse annemin yanına gitmekten asla çekinmeyeceğim. Millet egemenliği uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.
 

    

 

    

 

 

Konuşmasının ardından Fatihasını okur ve mezarı başından ayrılır. Tekrar Karşıyaka İstaysonu'na gelen Atatürk buradan trenle ayrılır ve saat 13.00'te Basmane İstasyonu'na gelir. Buradan İzmir Valiliğine geçerek ziyarette bulunduktan sonra öğleden sonra Göztepe'de bulunan Uşakizade Muammer Bey'in köşküne geçer.

 

Bulgaristan'ın Edirne Başkonsolusu T. Markov'u kabul ederek Türk - Bulgar ilişkileri hakkında görüşmede bulunur. Ertesi günü bir görüşme daha yapılır.

 

Akşamı İzmir Belediyesi'nin, Hükümet Konağında şehir adına, Atatürk ve Komutanlar şerefine verdiği yemeğe katılan Atatürk’e İzmir Göztepe Nüfusuna kayıtlı olduğuna dair “Nüfus Tezkeresi” verilir. O gece Atatürk yaptığı konuşmada şunları söyler:
 

-Bütün bu başarılar yalnız benim eserim değildir ve olamaz. Bütün başarılar, milletin azim ve imanıyla çalışmasını birleştirmesi sonucudur; kahraman milletimizin ve güzide ordumuzun kazandığı başarı ve zaferdir.
 

29 Ocak 1923 günü saat 17’de, Muammer (Uşaklıgil) ‘in Göztepe’deki Konağında, gösterişsiz sade bir nikah töreni yapılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ile İzmirli Muammer (Uşaklıgil)’in kızı Latife Hanım hayatlarını birleştirirler. Atatürk’ün nikah şahitleri Fevzi (Çakmak) ile Kazım (Karabekir) Paşalar, Latife Hanım’ın şahitleri de Vali Abdülhalik (Renda), Başyaver Salih (Bozok) tur. Nikahın kıyılışını 31 Ocak 1923 tarihli İkdam gazetesi şöyle anlatır:


“Paşa Hazretleri ve Latife Hanımefendi bir masada karşı karşıya oturmuşlardı. Paşa, Müftü Rahmetullah Efendiye hitaben: Efendi Hazretleri, biz Latife Hanımla evlenmeğe karar verdik. Siz lütfen lazım gelen muamelesini yapar mısnız? demiştir. Bundan sonra Müftü, evvela Latife Hanıma: On dirhem gümüş mihr-i müeccel ve aranızda takrir eden mihr-i müeccel ile bu meclis önünde Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleriyle tezvici kabul ediyor musunuz? dedi. Latife Hanım: Kabul ediyorum, cevabını vermişti. Müftü müteakiben Paşa Hazretlerine de aynı soruyu sormuş, Paşa da: Kabul ettim, buyurmuşlardı. Duadan sonra akit tamam olmuştu. Nikahtan sonra evliler kutlandı.


O sırada orada bulunan Asım Gündüz’ün söylediğine göre Atatürk, onun kulağına eğilerek:
-Zaman olur, nikahı Vali bey kıyar, der, ve böylece o günden medeni nikaha karar verdiğini ima etmiş olur.

 

 

    

 

   

 

   

 

       

 

 

 

30 Ocak 1923 günü Atatürk, İzmir'de Anadolu, Ahenk, Sadayihak, Şark ve Yeni Turan gazeteleri başyazarlarını kabul eder ve görüşür. Bu sırada gazetecilere şunları söyler:

 

-.. Türkiye tam bağımsızlığını temin edecek bir barış ister. ...Muhtaç olduğumuz hayati gerekleri ve bağımsızlığı temin edinceye kadar başladığımız işte devam olunacaktır. Milletin ciddi kararı budur.

 

Lozan Barış Konferansı hakkında ise şunları söyler:

 

-...Harbi devam ettirmek sorumluluğundan çekinmezlerse bilmelidirler ki, Hükümetimiz vatan ve millete karşı üstlendiği vazifeyi iyi yapabilmek için başvurmaya mecbur olduğu tedbirleri düşünmekten ve almaktan bir an geri kalmamıştır.

 

1 Şubat 1923 günü Atatürk, Anadolu Gazetesi muhabirine barış hakkında şu demeci verir:

 

-... Müttefikler Türkiye'nin, halkımızın varlığı ve gelişmesi için kesin şekilde gerekli olan şartları henüz kabul edip onaylayacak bir zihniyete gelmedikleri anlaşılıyor!

 

2 Şubat 1923 günü ise eski Gümrük binasında yapılan toplantıda ise şu sözleri söyler:

 

-... Biz, barış istiyoruz! dediğimiz zaman, tam bağımsızlık istiyoruz! dediğimizi herkesin bilmesi lazımdır. Bunu istemeye hakkımız ve kudretimiz vardır.

 

 

 

Aynı günün gecesinde Latife Hanım ile birlikte, Hat Sineması'nda İzmirli okulların düzenlediği müsamereyi şereflendirir.

 

Atatürk 4 Şubat 1923 günü İzmir’den ayrılarak Akhisar’a buradan da Balıkesir’e geçer.
 

 

 

10 ŞUBAT 1923 - 18 ŞUBAT 1923

 

 

4 Şubat 1923 günü İzmir'den ayrılmış olan Atatürk, Akhisar - Balıkesir - Edremit ziyaretinden sonra 10 Şubat 1923 günü tekrar İzmir’e gelir.

 

13 Şubat 1923 günü Atatürk, Bölge Sanat Okulu'nu ziyaret eder ve okulun şeref defterine şunları yazar:

 

-...Erişmeye mecbur bulunduğumuz düzeye, bugünkü kadar uzak kalışımızın önemli sebeplerinden biri sanata ve sanatkarlığa layık olduğu derece önem verilmemiş olmasıdır.

 

 

17 Şubat 1923 günü Atatürk, 1135 delegenin katılımı ile toplanan Türkiye İktisat Kongresi'nin açılışını gerçekleştirir. Türk ekonomik hayatının düzenlenmesi konusundaki görüşlerini belirttiği açılış konuşmasında şunları söyler:

 

-...Yeni Türkiyemizi layık olduğu düzeye eriştirebilmek için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir. ...Kılıç ile zaferler kazananlar sapanla zaferler kazananlara mağlup olmaya ve netice olarak yerlerini onlara vermeye mecburdur. ...Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner. ...Ekonomi demek her şey demektir, yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir.
 

Atatürk eşi Latife Hanımla birlikte, 18 Şubat 1923 günü, Lozan Heyeti ile buluşmak üzere İzmir’den Eskişehir’e hareket eder.


 

 

27 TEMMUZ 1923 - 2 AĞUSTOS 1923

 

 

 

27 Temmuz 1923 günü Atatürk, yanında Latife Hanım, İçişleri Bakanı Ali Fethi (Okyar), Bayındırlık Bakanı Fevzi (Prinççizade) olduğu halde Ankara'dan İzmir’e gelir, Göztepe’deki köşke misafir olur. Köşke geldiğinde orada bulunan halka şunları söyler:

 

-...Memleket ve milletin menfaatine yan bakanların yeri ya denizin dibi yahut toprakların altıdır.

 

28 Temmuz günü Atatürk, İzmir'de kurularak çalışmalarına başlayan İhtiyat Zabitleri Cemiyeti'ne onbin lira bağışta bulunur.

 

Atatürk, Latife Hanımla birlikte, 2 Ağustos 1923’te Ankara’ya döner.

 

Atatürk bu gelişinde, İzmir’de turnede bulunan Darülbedai sanatkarlarından Bedia Muhavvid Hanım, Şadi ve Behzat beylerle görüşmüş, onlara, sık sık Anadolu turnelerine çıkarak, tiyatro sanatını Anadolu’ya götürmesini öğütlemiştir.
 

 

 

1 OCAK 1924 - 22 ŞUBAT 1924

 



Cumhuriyet’in ilanından sonra, Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olarak İzmir’e ilk gelişi, 1 Ocak 1924 tarihidir (Bazı kaynaklarda 2 Ocak). İzmir'e eşi Latife Hanımla birlikte gelen Atatürk Göztepe’deki köşkte kalır.

 

8 Ocak 1924 günü Işıklar Köyü'nde bulunan kız ve erkek okullarını ziyaret eder ve köylülerle görüşür.

 

9 Ocak 1924 günü Belediye'yi ziyaret eder ve ilgililerle görüşür.

 

Atatürk, 10 Ocak 1924 günü, İnönü Zaferi’nin 3. yıldönümü dolayısıyle Hakimiyet-i Milliye Gazetesine bir demeç verir ve şunları söyler:

 

-Yaşama ve bağımsızlık gayemiz istila ve tecavüz hırsıyla çarpışıyordu. Nihayet ayın onbirinci günü sabahı muharebe meydanı meşru gayenin muzafferiyet fecrine bir belirme yeri oldu. Yeni Türkiye Devletinin küçük, fakat milli ülkülü genç ordusu, en dar bir hesapla üç misli düşmanı İnönü Meydan Muharebesinde mağlup etti.

 

12 Ocak 1924 günü Atatürk, İzmir'de halk arasında bir gezinti yapar.

 

15 Ocak 1924 günü Atatürk, kendisine teklif edilen Hilaliahmer (Kızılay) Cemiyeti'nin fahri başkanlığını kabul eder. Aynı gün uzun bir at gezintisi yapar.

 

16 Ocak 1924 günü İzmir Bölge Sanat Okulunu ziyaret eder, öğrencileri düzenlediği müsamereyi izledikten sonra okul defterine şunları yazar:


-...Türkiye Cumhuriyeti, bu sanat mekteplerinin tam gelişmesine çok muhtaçtır.
 

22 Ocak 1924 günü Başbakan İsmet Paşa'nın, Halife Abdülmecit Efendi'nin Ankara'ya başkatibini gönderek bazı isteklerde bulunduğunu bildiren telgrafına Atatürk şu cevabı gönderir:

 

-... Halife ve bütün cihan, kesin olarak bilmek lazımdır ki, mevcut ve korunmuş olan halife ve halife makamının, hakikatte, ne dinen ne de siyaseten hiç bir mana ve varlık nedeni yoktur. Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla mevcudiyetini, bağımsızlığını tehlikeye maruz bırakamaz. Hilafet makamı, bizce en nihayet tarihi bir hatıra olmaktan fazla bir ehemmiyete sahip olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devlet adamlarının veya resmi heyetlerin, kendisiyle temasını istemesi dahi Cumhuriyetin bağımsızlığına açık tecavüzdür. ...Halifenin hayatının temini ve geçinmesi için Türkiye Cumhurbaşkanının tahsisatından mutlaka aşağı bir tahsisat kafi gelir. Maksat debdebe ve gösteriş değil, insanca hayat ve geçim temininden ibarettir. Hilafetin hazinesi yoktur ve olamaz. Böyle bir hazineyi ecdadından miras yoluyla elde etmişse resmen ve açık olarak bilgi verilmesini rica ederim.

 

27 Ocak 1924 günü Atatürk Latife Hanımla birlikte, İzmir'den Mersinli'ye kadar bir otomobil gezintisi yapar.

 

İstanbul gazetecileri 1 Şubat 1924 günü Atatürk tarafından İzmir'e çağrılır. Ertesi günü kamuoyuna, Prof.Dr. Neşet Ömer (İrdelp) Bey tarafından Atatürk'ün sağlığı hakkında şu rapor açıklanır: "...Halen Cumhurbaşkanı Hazretlerinin tamamen sıhhatte bulunduklarını bildirir bu rapor takdim kılındı."

 

4 Şubat günü Atatürk kaldığı köşkte, İstanbul'dan gelmiş olan gazetecileri kabul eder.

 

5 Şubat 1924 akşamı ise İstanbul gazeteleri başyazarlarına şerefine bir yemek verir ve yemekte Türk basını konusunda önemli bir konuşma yaparak şunları söyler:
 

-…Türk basını, milletin gerçek ses ve iradesinin belirtisi olan Cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bir fikir kalesi, düşünüş kalesi. Basın mensuplarından bunu istemek, Cumhuriyetin hakkıdır!
 

Atatürk, eşi Latife Hanımla birlikte 7 Şubat gün, Türkocağı ve Altay İdman Yurdu'nu ziyaret eder. 9 Şubat günü İzmir'den Aydın'a geçerler ve Selçuk'ta bulunan Ayasuluk harabelerini, Kuşadası'nı ve Söke'yi ziyaret ederler. Ertesi günü 1. Kolordu tarafından yapılmakta olan harp oyunlarını izleyip Kolordu Komutanı İzzettin (Çalışlar) Paşayı tebrik ettikten sonra İzmir'e geri dönerler.

 

    

 

 

 

Atatürk, 11 Şubat günü, yatla İzmir'e uğrayan eski Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa'yı kabul eder.

 

13 Şubat 1924 günü akşamı Atatürk, İsmet Paşayla birlikte, harp oyunları nedeniyle İzmir'e gelen komutanları (Fevzi Paşa, Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa v.d.) istasyonda karşılar ve hep birlikte Göztepe'deki köşke geçerler.

 

15 Şubat 1924’te Atatürk, kendisi başkanlığında başlayan Harp oyunlarının açılışı dolayısıyla İzmir Orduevi’nde bir konuşma yapar ve şunları söyler:

 

-...Arkadaşlar; ehemmiyet ve ciddiyetle ifade ederim ki, Türkiye Cumhuriyeti mukaddes tanıdığı bağımsızlık ve egemenliğini savunmada hoşgörülü olamaz.

 

16 Şubat günü Atatürk, kendisine şiirlerini gönderen Filorinalı Nazım Bey'e şu mektubu yazar:

 

-...Cumhuriyetin kuvvetlendirilmesi ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin göreceği hizmet, tabiidir ki pek geniş ve etkin olur. Bu yoldaki çalışmaların daima beğenileceği ve takdirle karşılanacağı da şüphesizdir.

 

Aynı günün gecesi Latife Hanım ile birlikte Bahribaba Tiyatrosu'na gidere "Uçurum" adlı temsili izlerler.

 

22 Şubat 1924 günü, İzmir'de düzenlenmiş olan Harp Oyunları'nın sona ermesi nedeniyle komutanlara hitaben şu konuşmayı yapar:

 

-...Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur: Türk ordusunun bir birliği, eşitini mutlaka mağlup eder; iki mislini durdurur ve tesbit eder. Şimdilik bundan fazlasını istemiyorum. Çünkü fazlasını milletimizin yaradılıştan sahip olduğu cengaverlik zaten temin etmektedir.

 

Aynı günü akşamı Latife Hanımla birlikte Ankara’ya dönerler.

 

Atatürk bu gelişinde İzmir’de 52 gün kalmıştır.

 

 

 

 

11 EKİM 1925 - 16 EKİM 1925

 

 


Atatürk, Şapka Devirimi günlerinde, Ankara'dan hareketle, İzmit, Bursa, Balıkesir ve Manisa ziyaretlerinden sonra 11 Ekim 1925’te İzmir’e gelir. O gün Belediye önünde biriken halka, Belediye balkonundan bir konuşma yaparak teşekkür eder. Halka hitabında şunları söyler:

 

-... "Ben İzmir'i ilk gördüğüm gün mektebi terk ederek menfâma (sürgüne) gittiğim gündür. Bu güzel memlekette, menfâma giderken birkaç saat geçirmiştim. O zaman bu güzel rıhtımı baştan başa bize hasmîâi can olan yabancı bir ırkın mensuplarıyla memlû görmüştüm. O zaman hükmetmiştim ki; İzmir hakiki, asil ve necip Türk İzmirlilerden gitmişti. ...Arkadaşlar! Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz! Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız!

 

   

 

    

 

 

Akşam yapılan fener alayında da kaldığı evin önünde bir konuşma yapar ve özel bir vapurla gelen Göztepeli ve Karşıyakalılara seslenerek şunları söyler:


-Ben bütün İzmir’i, İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız, bir tesadüf beni Karşıyaka’ya daha çok bağlamıştır. Karşıyakalılar, annem sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. İzmir’i gördüğüm gün, önce Karşıyaka’yı ve orada sizin topraklarınızda yatan anamın mezarını gördüm.
 

12 Ekim 1925 günü sabahleyin Kemalpaşa yakınlarında yapılmakta olan sonbahar ordu manevraları alanına gelir ve manevraları izledikten sonra Kemalpaşa'ya dönerek Askerlik Dairesinde bir süre dinlenir daha sonra Türkocağı'nı ziyaret eder. Bu ziyareti sırasında yaptığı konuşmada şunları söyler:

 

-... Arkadaşlar, bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece, ordumuzun İzmir'e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O vakit buradan geçerken bu muhterem halkın gördüğü zulüm ve tecavüze rağmen resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutmam. Bugün o hatırayı yaşıyorum, bahtiyarım!

 

Atatürk aynı gün öğleden sonra Bornova'yı ziyaret eder ve akşam İzmir'e döner.

 

 

13 Ekim 1925 günü Atatürk, Kaşıyaka'da bulunan Annesi Zübeyde Hanım'ın mezarını ziyaret eder ve çelenk koyar. Daha sonra Karşıyaka Spor Kulübünü ziyaret ederek kulübün hatıra defterine şunları yazar:

 

-Karşıyaka Spor Kulübünde karşı karşıya bulunduğum gençlik iftihara çok değerdir. Bu gençlik karşısında geleceğin kuvveti, ne kadar belirgin görünmektedir.

 

Aynı gün Atatürk İzmir Kız Lisesi'ni ziyaret eder ve okulun hatıra defterine şunları yazar:

 

-Müdür hanım ve bey öğretmenlerin ciddi, isabetli çalışmasının eserleri kolaylıkla ve takdirle görülmektedir.

 

Atatürk saat 17.00'de İzmir Türk Ocağı'nı ziyaret ederek burada bazı heyetleri kabul eder. Daha sonra Musuki Yurdu gençlerinin verdiği konseri izler.

 

İzmir'de Müstahkem Mevki Komutanlığı tarafından şerefine verilen ziyafette yaptığı konuşmada şu sözleri söyler:

 

-...Kahraman Türk ordularının kazandıkları büyük zaferlerde şahsıma düşmüş olan vazifeleri yapabilmişsem çok bahtiyarım. Yalnız bu noktada bir gerçeği izah için arzedeyim ki, benim, ordularımızı sevk ve yönelttiğim hedefler, esasen ordularımın her erinin, bütün subaylarının ve komutanlarının görüşlerinin, vicdanlarının, kararlarının, ülkülerinin yöneldiği hedefler idi!

 

14 Ekim 1925 günü Atatürk, İzmir Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaret ederek öğrencilerle konuşur. Bu konuşma sırasında şunları söyler:

 

-Cumhuriyet ahlaki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir! Sultanlık korku ve tehdide dayalı bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için, korkak,zelil, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.

 

Atatürk okulda zeybek dansını izledikten sonra ise şunları söyler:

 

-...Zeybek dansı her sosyal salonda kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır. Daha sonra okulun hatıra defterine şunları yazar:

 

-İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda geçirdiğim gecenin saatleri halde değil, gelecekte bütün milletin yaşayacağı hayattan örnek oldu.

 

Atatürk, İzmir Erkek Öğretmen Okulu'nu ziyaret eder ve şerefine verilen çay'da bir konuşma yaparak şunları söyler:

 

-...Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir!

 

İzmir Bölge Sanat Okulu'nu da ziyaret eden Atatürk, okulun hatıra defterine şunları yazar:

 

-Bu defaki ziyaretimde daha çok memnun oldum. Her yıl biraz daha ilerleme var; daha çok lazım!

 

 

   

 

Atatürk, Altay Spor Kulübü'nü ziyaret eder ve kulübün hatıra defterine şunları yazar:

 

-Altay Spor Kulübünde tanıdığım gençlik iftihara değerdir. Bu gençlik karşısında geleceğin kuvveti ve saadeti en belirgin görülmektedir.

 

Atatürk, İzmir Belediyesi tarafından şerefine verilen ziyafette bir konuşma yapar ve şunları söyler:

 

-  Türk esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır!

 

15 Ekim 1925 günü Atatürk, İzmir Ziraat Okulu'nu ziyaret eder ve okulun hatıra defterine şunları yazar:

 

-İzmir Ziraat Mektebi yetenekli ellerde verimli eserini göstermiştir. Ziyaretimden memnunum.

 

Aynı gün İzmir Belediyesi "Naim Palas" binasını Hazine'den satın alır ve Atatürk'e hediye eder.

 

Atatürk, 16 Ekim 1925 günü, Konya’ya gitmek üzere İzmir’den ayrılır.

 

 


 

 

 

 

16 HAZİRAN 1926 - 9 TEMMUZ 1926

 

 

Atatürk, 7 Mayıs 1926 tarihinde Ankara'dan ayrılarak sırasıyla Konya, Mersin, Adana ve Bursa'yı ziyaret ettikten sonra 13 Haziran günü akşamı Balıkesir'e geçer. 14 Haziran günü Balıkesir'de iken, kendisine İzmir'de düzenlenmesi planlanan bir suikastın ortaya çıkartıldığı ve elebaşlarının yakalandığı haberi gelir. Atatürk 15 Haziran akşamı trenle Balıkesir'den İzmir'e doğru hareket eder.  

 

16 Haziran 1926 günü saat 16.00'da Menemen'e varır, burada bir saatlik dinlenmenin ardından akşam İzmir'e geçer. Burada halk tarafından coşkuyla karşılanır.

 

   

 

 

 

18 Haziran 1926 günü, İzmir'de Bornova Ziraat Mektebi'ni ve Türkocağı'nı ziyaret eder. Aynı gün Anadolu Ajansı’na bir demeç vererek şu sözleri söyler:


-…Alçak girişimin, benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur.. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
 

20 Haziran 1926 günü, "Suikastı lanetleme heyetine" hitaben şunları söyler:

 

-...Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla müsterihim! Düşmanlarımız düşünebildikleri iğrenç çarelere istedikleri kadar girişsinler. Onların boğazlanmışcasına hareketleri bizim inkilap ateşimizi söndüremez!

 

22 Haziran 1926 günü Atatürk, İzmir'deki suikast girişiminin memleketçe lanetlenmesi nedeniyle millete bir bildirge yayımlar:

 

-...Şahsımdan ziyade milletin varlığı aleyhine yönelik olduğu anlaşılan gizli siyasi tertibat karşısında bütün milletin duyduğu, pek vakur ve asil bir şekilde gösterdiği pek temiz duygular beni teselli etmektedir. Muhterem ve soylu milletimiz tarafından şahsım hakkında lütfen gösterilen samimi ve kalbi sevgi gösterilerinden dolayı derin teşekkürlerimi açık olarak belirtirim.

 

24 Haziran 1926 günü Atatürk, suikast girişimi nedeniyle, ordunun üzüntülerini bildiren Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa'nın telgrafına şu cevabı gönderir:

 

- ...Gösterilen sevgi eserine teşekkürlerimi sunar ve kıymetli ordumuza selam ve sevgilerimi iletirim.

 

Aynı gün Atatürk, İsmet (İnönü) Paşa, Fahrettin (Altay) Paşa ve Tevfik Rüştü (Aras) ile birlikte Karşıyaka Spor Kulübünü ziyaret eder. Kulübün hatıra defterine şunları yazar:

 

-Bu defaki ziyaretimde geçen aylarca harcanan çalışma ve gayretin kıymetli izlerini gördüm. Teşekkür ve tebrik ederim.

 

 

 

Atatürk, Yunus Nadi Bey'e verdiği demeçte şunları söyler:

 

-...Suikast görünürde şahsıma yönelmiş olmakla beraber, gerçekte milletin talihine kurşun sıkılmak isteniyordu!

 

27 Haziran 1926 günü Atatürk gazete muhabirlerine verdiği demeçte şu sözleri söyler:

 

-...Fikirlerini, hislerini ve girişimlerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka utanması gereken, akıl ve mantığın dışında hareket edenler olabilirler. Bu gibi girişimcilerin sonu daima hüsrandır!

 

30 Haziran 1926 günü Atatürk, Başbakan İsmet (İnönü) Paşa ile birlikte Çeşme’ye gider. Bu esnada uğradıkları Urla'da şerefine verilen çay'da şu sözleri söyler:

 

-...İnkilap içeride ve dışarıda pek çok şeyleri başarmıştır; fakat daha vazifemiz bitmemiştir. Gençliğin pek çok çalışması lazımdır. Bu noktada dikkatinizi çekerim.

 

 

 

 

Atatürk, 6 Temmuz tarihinde Çeşme'de, İzmir İstiklal Mahkemesi Heyeti ile görüşür.

 

8 Temmuz günü İzmir'e geri döner.

 

Atatürk, 9 Temmuz 1926 günü Başbakan İsmet (İnönü) Paşa ile birlikte Ankara'ya gitmek üzere, İzmir’den ayrılır.

 

    

 

    

 

     

 

 

 

 

 

 

27 ŞUBAT 1930 - 5 MART 1930


Atatürk 26 Şubat 1930 günü Ankara'dan hareket ederek 27 Şubat 1930 günü İzmir’e gelir. Bu defa Gündoğdu semtinde deniz kıyısındaki İzmir Belediyesi’nin 1927 yılında Atatürk’e hediye ettiği Naim Palas adlı köşkte kalır. Bugün Atatürk Müzesi olarak düzenlenen köşkte 1 hafta dinlenen Atatürk, Antalya’ya gitmek üzere 5 Mart 1930 günü İzmir’den ayrılır.
 

    

    

 

              

     

       

      

 

            

              

 

                  

 

 

27 OCAK 1931 - 3 ŞUBAT 1931

 

25 Ocak 1931 günü İzmir'e gitmek üzere Ankara'dan ayrılan Atatürk, Eskişehir, Kütahya, Afyon üzerinden Uşak'a geçer ve burada Şeker Fabrikası'nı ziyaret ettikten sonra saat 19.00'da Uşak'tan ayrılır. 27 Ocak 1931 günü saat 14’te İzmir’e gelir. İzmir Valisi Kazım (Dirik), Belediye Başkanı Sezai Bey, Ordu Müfettişi Fahrettin (Altay) Paşa, milletvekilleri ve İzmirliler Atatürk’ü karşılarlar.

29 Ocak 1931 günü Atatürk, Vilayeti, Belediyeyi, Müstahkem Mevki Komutanlığını ve Cumhuriyet Halk Partisi'ni ziyaret eder. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada şunları söyler:

-...Vatandaşlara, kamuoyuna daima gerçeği söylemek vazifemiz olsun. Herkese arzularının tamamen yapılabilir olduğuna dair fikir vermek bizim için fayda vermez. Partimizin amacı böyle gün kazanmak değildir!

Atatürk 30 Ocak 1931 günü Kemalpaşa İlçesi ve Armutlu Köyünü ziyaret eder. İncelemelerini takiben akşam tekrar İzmir'e döner. Akşam İzmir Elhamra sinemasında halk arasında film seyreder.

        

31 Ocak 1931 günü Atatürk, Ziraat Bankası, İş Bankası ve Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaret eder. Burada yaptığı konuşmada şunları söyler:

-...Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıfla bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir.

      

Aynı gün Atatürk, 13 Ocak 1931 günü Türkiye'ye gelen Japon Prensi Takamutsu'ya gösterilen yakın ilgiye teşekkür eden Japon İmparatoruna şu cevabı yazar:

-...Prens ve Prenses Takamutsu'nun burada gördükleri iyi kabul, sizinle beraber Hanedanları ve Japon milleti hakkındaki gerçek dostluk ve sevgi duygularımızın çok samimi bir göstergesidir.

1 Şubat 1931 günü Atatürk, İzmir Erkek Lisesini ve İzmir Kız Lisesini ziyaret eder, öğrencilerle çeşitli konularda görüşmeler yapar. Bu konuşmalarda kadınların askerlik yapmaları da konu edilir. Atatürk yaptığı konuşmada şunları söyler:
 

- Türk Kadınlarının aslında bu cevherde olduğuna şüphe yoktur. Onun içindir ki, Türk kadınları memleketin mukadderatını millet namına idare eden siyasi zümreye girmek arzusunu gösteriyorlar. Memleketin ve milletin vatandaşlara yüklediği vazifelerin hiçbirinden, kendilerinin uzak bırakılabileceğini de düşünmüyorlar. Çünkü vazife karşılığı olmayan hak mevcut değildir.
 

     

 

    

 

      

 

 

 

     

 

    

 

 

2 Şubat 1931 günü Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu'nu ziyaret eden Atatürk, Okul hatıra defterine şunları yazar:

 

-Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu'nu ikinci defa ziyaret ediyorum. Çok memnun oldum. Bundan sonraki ziyaretlerimde daha çok memnun olacağıma inandıran çok yüksek gelişme eserleri gördüm.

 

      

 

3 Şubat 1931 günü İzmir Müzesi’ni gezen Atatürk, müzenin defterine şunları yazar:
- İzmir Asar-ı Atika Müzesi’ni gezdim. Büyük himmet (gayret) ve dikkatle istifadeli bir hale getirilmiş, memnun oldum.

 

Bu ziyaretinden sonra Aydın'a ve oradan da Denizli'ye gitmek üzere İzmir'den ayrılır. 5 Şubat günü Denizli'den dönen Atatürk 6 Şubat günü akşam saatlerinde  trenle Balıkesir'e doğru hareket eder. 8 Şubat günü öğleden sonra tekrar İzmir'e dönen Atatürk saat 16:25 te Ege Vapuru ile Antalya'ya gitmek üzere İzmir'den ayrılır.

 

 

 

 

31 OCAK 1933 - 4 ŞUBAT 1933


Atatürk, 1933 yılı başında yaptığı bir yurt gezisi kapsamında, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Afyon, Konya, Adana, Gaziantep, Mersin illerini trenle ziyaret ettikten sonra Mersin'den Gülcemal Vapuru ile önce Antalya'ya oradan da 31 Ocak 1933 günü İzmir'e gelir. Kordonboyu’ndaki köşküne misafir olur.

1 Şubat 1933 günü İzmir Valiliğini, Komutanlığı, Belediyeyi, Parti Merkezini, bazı okulları ziyaret eder.

Atatürk 2 Şubat günü, Bornova'da yeni yapılmış olan Ziraat Okulu’nu, 3 Şubat günü ise Milli Kütüphane'yi gezer. Bu arada kendisini Isparta'ya davet eden telgrafa ise şu cevabı verir:

- Arzuma rağmen Isparta'ya uğramaya imkan bulunmadığımdan üzgünüm. İktisat Vekili Celal (Bayar) Beyefendi adıma da güzel Isparta'yı ve onun muhterem halkını ziyaret edecek ve hepinize sevgi ve saygılarımı sunacaktır.

 

O günün akşamı Bursa’daki Ezan olayı haberini almıştı, gece yarısından sonra, 4 Şubat 1933 günü, Bursa’ya gitmek üzere İzmir’den ayrılır.

 

 

 

9 NİSAN 1934 - 13 NİSAN 1934

 


İran Şahı Rıza Şah Pehlevi, Atatürk’ün konuğu olarak Türkiye’ye gelir. Atatürk, Ankara’dan sonra, konuğu ile birlikte ziyaret edeceği şehirleri ve buralardaki birlikleri yerinde görmek ve denetlemek üzere bir geziye çıkar.

9 Nisan 1934 günü, Manisa’dan Menemen’e gelir. Burada trenden inerek piyade alaylarını denetler. Daha sonra otomobille Foça’ya geçer. Foça civarında bulunan müstakil topçu bataryasını da denetledikten sonra yanında İzmir Valisi Kazım (Dirik), 2. Ordu Müfettişi İzzettin (Çalışlar), Kolordu ve Fırka komutanları ile birlikte saat 19.25'te vapurla İzmir'e geçer. Doğruca köşküne gider.

    

    

 

Ertesi gün, 10 Nisan 1934 günü sabahı Gaziemir'de bulunan piyade alayını, tayyare topçu bataryasını ve Seydiköy'de bulunan hava kuvvetlerini denetlediktan sonra önce  Selçuk’a, buradan Kuşadası’na geçer. Saat 20’de yine İzmir’e döner.
 

           

 

             

 

        

 

11 Nisan 1934 günü Atatürk, Reşadiye, Seferihisar ve Bornova'da bazı askeri birlikleri denetledikten sonra tekrar İzmir'e döner. O akşam yemekte beraberindekilere şunları söyler:

 

-Arkadaşlar, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkilaplar için bilimin ve aydınların yoluna gideceğiz; hedef ve hünerimiz cahil kütleyi de aydınlatarak yolumuzda yürütmek ve onu selamete çıkarmaktır. Cumhuriyetimizi, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak isteğimizi köstekleyecek herhangi bir referanduma gitmek yalnız cehalet değil hıyanet olur. Yüzde seksenine okuma yazma öğretilmemiş bir memlekette inkilaplar plebisitle olmaz!

 

   

 

           

 

         

 

        

 

12 Nisan 1934 günü Gazi İlkokulu'nu ziyaret eder ve saat 20.00'de Çocuk Balosunu şereflendirir.

 

Atatürk, 13 Nisan 1934’te İzmir’den ayrılarak Bergama’ya geçer ve burada bulunan antik kenti gezer. Buradan Dikili, Ayvalık yoluyla Edremit’e geçer.
 

     

 

 

 

22 HAZİRAN 1934 - 24 HAZİRAN 1934

 


Atatürk, İran şahı Rıza Şah Pehlevi ile birlikte 22 Haziran 1934 günü, Uşak, Manisa üzerinden tekrar İzmir’e gelir. Konuklarıyla birlikte Manisa’dan otomobille önce Bornova Ziraat Enstitüsüne gelir ve burada kısa bir süre dinlenir. İzmir Belediye Başkanı Behçet (Uz), şehir adına konuklara Hoş geldiniz der. O gün askeri birlikleri, bazı okulları Halkevi’ni ve Milli Kütüphaneyi ziyaret eder. Gece İran Şahı Rıza Pehlevi Atatürk’ün köşkünde, İran Dışişleri Bakanı ve Büyükelçisi, maiyetleri İzmir Palas’ta, öteki konuklar Gülcemal Vapuru’nda, Atatürk te Vali Konağı’nda misafir edilir.

 

         

 

           

 

           

 

          

 

         

 

         

 

         

 


23 Haziran 1934’te tüm konuklar Gaziemir’deki askeri birlikleri denetlerler. Bu denetlemeyi ertesi günkü Cumhuriyet Gazetesi, ilk sayfada şöyle verir:
 

“Bugün saat 16’da Şehinşah Hz.leri Gaziemir civarında toplanmış olan yaklaşık olarak bir kolorduya yakın birlikleri muayene durumunda tetkik buyurmuşlardır. Başvekil ve Hariciye Vekilleri ve Şehinşah’ın maiyetinde bulunan yüksek askeri heyet ve Türk orduları müfettişleri beraber bulunuyorlardı. İki devlet reisi, teftişi bitirdikten sonra derhal bir manevra yaptırmak arzusu ile aralarında konuşarak kumanda heyetine bir muharebe vaziyeti ve meselesi vermişlerdir. Geç vakte kadar süren manevrayı baştan sonuna kadar bizzat Şeninşah ve Gazi Hazretleri birlikte idare etmişlerdir. Tayyare filolarının hücumları ile tayyare defedici bataryaların faaliyeti, bütün birliklerin havadan ve karadan hücumlara karşı hareket tarzları, kumandanlar ve birlikler arasında anlaşma, haberleşme ve gizleme hususları dikkatle takip olunuyordu.”
 

       

 

         

 

        

 

   

 

         

 

 

         

 

    

 

     

 

     

 

 

     

 

 

     

 

 

     

       

 

 

       

 

 

Atatürk ve konukları 24 Haziran 1934 günü sabahı Balıkesir’e gitmek üzere İzmir’den ayrılırlar.

 

   

 

   

 

   

 

       

 

   

 

 

   

 

 

   
 

 

Atatürk o günden sonra İzmir’e bir daha gelememiştir.


Atatürk İzmir’de toplamda 124 gün kalmıştır.

 

 

 

 

İZMİR' DE ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI

 

 

 

Kaynaklar:

1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975

2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007

3- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015

4- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008

5- Andrew Mango, Atatürk, 2004

6-https://isteataturk.com

7-http://www.izmir.gov.tr/ataturk-un-hayatinda-izmir