MANİSA

PAYLAŞ

 

    ANA SAYFA

 

29 EYLÜL 1922 - 29 EYLÜL 1922

Atatürk, Manisa’ya ilk olarak 29 Eylül 1922 günü ayak basmıştır. Büyük Zafer’den hemen sonra, İzmir’in kurtuluşunun ertesi günü, 10 Eylül 1922 de İzmir’e gelen Atatürk, 29 Eylül’de trenle Ankara’ya dönmektedir. Yanında İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Bey, HariciyeVekili Yusuf Kemal Bey ve Avrupa’dan dönen Dahiliye Vekili Fethi Bey ile beraber gece yarısı trenle İzmir’den Ankara’ya doğru hareket eden Atatürk, yolda Manisa’ya uğrar. Düşmanın yaktığı Manisa’da, hala dumanalr tütmektedir. Halk yılların üzüntüsü içinde ezik, fakat sevinçliydi. Atatürk’e derin minnet ve şükranları vardır. Bu şükranlarını dile getirmek için, hiç olmazsa, birkaç saat aralarında kalmasını, bir acı kahvelerini içmesini rica ederler. Atatürk ilk fırsatta geleceğini söyleyerek Manisa’dan ayrılır.

 

 

25 OCAK 1923 - 26 OCAK 1923

14 Ocak 1923 te, Atatürk, Batı Anadolu’da uzun süreli bir geziye çıkmıştır. Özel treniyle önce Ankara’dan Eskişehir’e, buradan İzmit ve Bursa'ya geçmiş ve incelemelerde bulunduktan sonra İzmir’e gitmek üzere hareket etmiştir. Aynı gün annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat etmiş, vefat haberi 15 Ocak günü Atatürk'e telgraf ile bildirilmiştir. M. Kemal Paşa’nın bu gezisinde Manisa ve ilçelerine de uğrayacağı öğrenilince hazırlıklara başlanmıştır. Manisa’dan, Mutasarrıf Aziz, Milletvekili İbrahim Süreyya ile Belediye Başkanı Bahri Beylerden oluşan bir heyet, karşılama törenine katılmak için Alaşehir’e gitmişlerdir.  Atatürk, 25 Ocak sabahı Alaşehir’e gelir ve Hükûmet Alanı’nda bir konuşma yapar:

-...Arkadaşlar! Bundan sonra pek önemli zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zafer süngü zaferleri değil, ekonomi, bilim ve kültür zaferleri olacaktır”

26 Ocak  günü Atatürk, Salihli’ye gelir ve istasyonda halka hitap eder:

-...Bundan sonra memleketimizi kesin kurtuluşa kavuşturmak için pek kuvvetli ve esaslı tedbirler almak gerekir. Bu tedbirlerin en önemlisi ve en birincisi bilim ve kültürdür.

Atatürk, Manisa'ya doğru yol alırken Turgutlu istasyonunda da durarak halka hitap eder ve şunları söyler:

-Memleket ve milletin iyiliği için çalışanlar, milletin yardım ve itimadından emin bulunmazlarsa elbette kalp kuvveti ile çalışamazlar”

26 Ocak 1923 günü öğleden sonra akşama doğru Manisa’ya gelir. Yanında, Kazım (Karabekir) Paşa, Bolu Milletvekili Cevat Abbas (Gürer), Yaver Muzaffer (Kılıç) ve özel Kalem Müdürü Memduh Beyler de bulunmaktadır. İstasyon mahşeri kalabalıktır.  Atatürk trenden inerek istasyon binasındaki kumandanlık dairesinde bir süre dinlenmiştir. Bu sırada Manisa Mutasarrıfı Aziz (Akyürek), Belediye Başkanı Bahri (Sarıtepe) ve ileri gelen Manisalılar, Atatürk’ü karşılayarak (Hoş geldiniz!) derler. Belediye Başkanı kısa bir konuşma yaparak, Atatürk’e, Manisalı hemşehrilerinin saygı ve bağlılıklarını sunar. Atatürk, Manisalıların gösterdikleri derin sevgi ve iyi duygulara teşekkür ederek şunları söyler:

-Bundan sonra gerek ben ve gerek mesai arkadaşlarım memleketin saadet ve selameti için var kuvvetimizle çalışacağız. Ancak mesaimizin muvaffakiyetle neticelenmesi için bütün milletin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da müzahareti elzemdir. Bizim kuvvetimiz milletin emniyet ve itimadıdır.

Birlikte, istasyondan, Uzun Yol boyunca yürünerek Kız Enstitüsü ile Değirmen arasındaki geniş alana gelinir. Havanın soğuk olmasına rağmen, Manisa ve çevre halkı toplanmış, coşkun gösterilerde bulunmaktadır. Alanda cirit oyunları başlar. Kısa bir süre cirit oyunlarını seyreden Atatürk, tekrar istasyona döner. Onun treni şimdi İzmir yolundadır.

Atatürk'e hitaben konuşan belediye başkanı, “Manisah’lar teşrifiniz üzerine bayram yapıyorlar” diyerek şunları söylemiştir. “Çünkü bugün millet ve memleketimizi esaretten kurtaran Büyük Millet Meclisimizin reisini ve Gazi Paşa kumandanım selamlamakla bahtiyardırlar. Zât-ı devletlerinin şimdiye kadar muvaffak oldukları müzaharet-i sübhâniyye bu devlet ve millete hayat ve istiklâlini kazandırmıştır. Şehir nâmına zât-ı devletlerine hoş geldiniz der ve Allah’tan sizi millete bağışlamasını tazarru eyleriz."

 

Atatürk şu cevabı verir:

 

-Muhterem Beyefendi ve Muhterem Ahali! Livanız dairesine girdiğim dakikadan buraya gelinceye kadar halkın şahidi olduğum tezahüratı beni son derece mütehassis etmiştir. Bilhassa şu dakikada gördüğüm tezahürattan fevkalâde müteşekkirim. Bu tezahürat beni zahiri değil fakat manevî göz yaşlarına gark etmiştir. Bunlar beni müteessir ve mesrur etmiştir. Bir kaç ay evvel buradan geçtiğim zaman bu ahaliyi burada görmemiştim. Buralar ateşler içinde idi. Şimdi lelülhamd o günlerin geçtiğini ve halkın biraraya geldiğini ve çalışmaya başladığını gördüm. Şundan dolayı çok bahtiyarım: Muhterem Ahali! Bütün efradımız çok çalışkandır. Feyizli araziye mâlik bulunuyorsunuz. Bu çalışkan ahalimizin mesaisi ile az zamanda çok nâfi neticeler elde edileceğine eminim. Belediyeniz halkı nâmına söylediğiniz sözlerden çok mütehassis oldum. Bundan sonra gerek ben ve gerek rüfeka-i mesaim memleketin saadet ve selameti için var kuvvetimizle çalışacağız. Ancak mesaimizin muvaffakiyetle tetevvücü için bütün milletin şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da müzahereti elzemdir. Bizim kuvvetimiz milletin enin ve itimadıdır. Biz bu itimada mazhar oldukça bu neticeyi hep beraber iktitaf edeceğiz. Tezahüratınızdan dolayı teşekkürât-ı mahsusamı tekrar ederim.

 

Atatürk konuşmasını bitirdikten sonra istasyona dönmüş ve halkın alkışları arasında İzmir’e hareket etmiştir. Halk, hareket eden trenin arkasından misafirlerini “ Yaşasın Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Yaşasın Büyük Millet Meclisimiz” sesleriyle uğurlamıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4 ŞUBAT 1923 - 6 ŞUBAT 1923

 

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım 14 Ocak 1923 günü İzmir'de vefat ettikten sonra Atatürk 27 Ocak günü İzmir'e gelir ve annesinin mezarını ziyaret eder. 29 Ocak günü ise Latife Hanım ile evlenir. Yaklaşık bir hafta daha İzmir'de  kalan Atatürk 4 Şubat günü Lâtife Hanım’la beraber Balıkesir'e gitmek üzere İzmir’den hareket eder.

 

Akhisar’a geldiğinde trenden inerek, Komutanlığı, Belediye’yi ziyaret eder ve Belediye binasında bir konuşma yapar:

 

-...Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre ilim ve fen ve her türlü uygar buluşlardan azamî derecede istifade etmek zorunludur.

 

Geceyi Akhisar'da geçiren Atatürk, 5 Şubat günü, Akhisar Belediyesi tarafından akşam Türkocağı’nda şerefine tertiplenen ziyafette bir konuşma yapar:

 

-...Her millet yaşamak mecburiyetindedir. Yaşamak için mücadele şarttır!

 

Atatürk, gece Lâtife Hanımla beraber, Hat Sineması’nda Akhisar’daki okulların düzenlediği gösteriyi izler. Gösteride, kız ve erkek öğrencilerin okudukları şiirler dinlenilir ve  sahneye koydukları temsiller seyredilir.

 

O günlerde devam eden Lozan Konferansı'nda görüşmeler kesilmiştir. Atatürk, Lozan Konferansı’nda görüşmelerin kesilmesi üzerine Vakit gazetesi muhabirine şu demeci verir:

 

-Lozan’da iktisadî meselelerden dolayı kesilme olmuştur. Zerre kadar hayrete düşmeyiniz. Sorumluluğu bize ait olmayan ve olmayacak olan hesaplaşmaların safhaları ne olursa olsun, yasal hukukumuzu her şekilde temine muvaffak olacağımıza şüphesi olmayan kimseleriz. Milletimizin kararı, kuvvetimiz, kabiliyetimiz buna kefildir”

 

Atatürk, evliliğini kutlayan Halife Abdülmecit Efendi’nin telgrafına bir teşekkür telgrafı gönderir.

 

6 Şubat 1923 günü Atatürk, eşi Lâtife Hanım’la beraber Akhisar’dan Balıkesir’e doğru yola çıkar,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10 EKİM 1925 - 11 EKİM 1925

Atatürk, 21 Eylül 1925’te bir yurt gezisine çıkmar. Bu geziye yine İzmit ve Bursa’dan başlar. Balıkesir’e uğrar. 10 Ekim 1925 günü İzmir’e gitmek üzere Akhisar’a geldiği zaman trenden inerek önce Türkocağı'nı ziyaret eder ve burada bir konuşma yapar:

-...Şapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasızdır. Şapka da giyeceğiz, batının her türlü uygarlık eserlerini de alacağız. Efendiler, uygar olmayan insanlar uygar olanların ayakları altında kalmaya mahkûmdurlar!

Atatürk daha sonra, Akhisar Belediyesi’ni ziyaret eder ve belediyenin hatıra defterine şunları yazar:

-...Memleket güzeldir, halk temiz, sağlıklı ve aydındır. Sevgi bağlılığı, bu aydın çevrenin havasında ne kadar derin bir kaynaşma ile saklıdır.

Atatürk Akhisar’a geldiği zaman, Manisa Valisi Müştak Lütfi (Gürsan) nin başkanlığındaki bir heyet, Manisa’da bir gece kalması için Atatürk’ten söz alır. Atatürk, beraberinde Ali Said, Fahreddin ve Ali Hikmet Paşalarla milletvekilleri ve Manisa heyetiyle birlikte, 10 Ekim 1925 günü saat 11.00 de Manisa’ya gelir. Atatürk, bu kez Manisa’yı daha değişik, daha güzel bulmuştur. İstasyon’dan Belediye’ye kadar ana caddeye halılar döşenmiş, yollar taklarla süslenmiştir. Yol boyunca yolun iki tarafında kendisine karşı sevgi gösterilerinde bulunan halkı şapkasıyla selamlayarak ve askerlere “Merhaba”, demiş halka da, “Nasılsınız? İyi misiniz?” diyerek hatırlarını sorar. Kendisine çiçekler ve konfetiler serpilen Paşa için kurulan birinci takın önünde kurbanlar kesilirken bir hanım öne çıkarak; “Ey Ulu Gazi! Bu yanık yurdun hanımları nâmına hoş geldiniz der, yüksek saygılarımı sunarım” der. Yol boyunca çeşitli kuruluş ve belediyeler adına Atatürk'e buketler takdim edilir. Belediye önünde Naci Paşa tarafından karşılanan Atatürk, beş dakika dinlendikten sonra heyetleri kabul ederek hepsiyle teker teker ilgileni. Daha sonra balkona çıkarak beklemekte olan halkı selamlar.

Önce Belediye Başkanı Bahri (Sarıtepe) konuşarak Atatürk’e "Manisalıların şükran duyguları sonsuzdur. Manisalılar bu mutlu günü unutmayacaklardır.." diyor, sevinç gözyaşlarını tutamıyordu. Atatürk, balkonda bu konuşmaya cevap verir. Manisalıların bu sıcak ve içtenlik dolu sevgilerine teşekkür ettikten sonra sözlerini şöyle tamamlar:

-Aziz Manisalılar! Ben Manisayı, yangınlar içinde, harap ve türap bir halde görmüştüm. Ben sizi, zulmetten, ateşten, esaretten henüz kurtulduğunuz bir zamanda görmüştüm. Fakat o günkü halleri, itiraf ederim, hakiki teessürle telakki etmedim. Gerçi siz zulüm ve taarruzun şiddetli darbelerinden henüz kurtulmuştunuz. Fakat ben emindim ki, bu kadar şiddetli darbeler insanların imanlarını takviye eder. İstidadı, cevheri olan bir millet, öyle darbelerden mütenebbih olur. Maziye nisbeten atisini çok daha parlak yapabilir. Felaketler insanları, akılları başında olan milletleri daima azimkar hamlelere sevkeder. Ve işte siz bu hamleleri yapmaktasınız. Bugün mamuriyet itibariyle gördüklerim bu hamlelerin çok bariz tezahürleridir. Arkadaşlar! Bu günkü teyakkuzlarınızın, azminizin çok az zamanda çok feyizli neticeler vereceğine emin olarak sizi tekrar hürmetle selamlarım.

O gece Atatürk Ortaokul (şimdiki Lise) bahçesinde verilen yemeği onurlandırır. Atatürk şerefine 100 kişilik bir yemek verilmiştir. Yemekte Belediye Başkanı Bahri Sarıtepe aşağıdaki konuşmayı yapar:

“Ulu Gazi! Büyük Dâhi!

Manisa’nın ebedî minnet ve şükranlarını arzeylerim. Manisa senelerce zulüm ve imhanın envaını görmüş, nihayet büsbütün yanmış iken senin emr ü kumandanla, senin büyük dehanla bir mucize gibi kurtulmuştur. Bu mucizeye Manisa daima hürmet edecektir. Manisa yeni hayata girerken hep senin emirlerini, irşâdlarını bütün dikkatiyle takip edecek, onların tamamen tatbikine çalışacaktır. Bu yeni memleket eskiliklerden, hurafelerden, köhne ve batıl itikattan ve temayülattan uzak, yeni, asrî ve medenî bir memleket olacaktır. Bir zamanlar müessesât-ı atikasının ınebzuliveti ile maruf olan Manisa bundan sonra müessesât-ı medenî ile süslenecektir. Fakat bütün bunları mübeccel ve muhterem Gazisinin emr-i irşadlarına medyunuz. Bir zamanlar bize ‘siz kurtulacaksınız.’ diye emir ve irade buyurdunuz. Derhal köhne temayülattan sıyrıldık. Asrın, medeniyetin yollarına düştük. Bizim daima rehberimiz sen olacaksın ulu Gazı! Çünkü halkımız bir defa görmüştür ki, senin çizeceğin yol hayat ve necat yoludur. İstiklâl yoludur, medeniyet yoludur, irfan yoludur. Senin emrinle istiklâle kavuşan halkımız yine senin emrinle hayat ve medeniyet yolunda yürüyecektir. Bizi bu yoldan hiçbir zaman, hiç bir vakit, hiç bir endişe çeviremeyecektir. Buna emin ol Ulu Gazi, büyük dâhi, ebedî minnet ve şükranlarımızı lütfen kabul et büyük münci!”

Daha sonra kürsüye gelen Atatürk şu konuşmayı yapar:

-Manisa’nın Muhterem Ahalisi;

Yaptığınız bu coşkun tezahürat ve sevinçle hâsıl olan heyecanın şiddeti zail olmadan bana müsaade ediniz, sizi kemâl-i samimiyetle selamlayayım ve hakkımdaki tezahürattan dolayı teşekkür edeyim.

Muhterem arkadaşlar! Sizin efkârınızı, temayülâtınızı pek veciz bir suretle ifade eden belediye reisi beyefendinin sözlerini ikiye ayıracağım: Birincisi şahsıma ait iltifatlannızdır. Buna arz-ı minnet ederim, ikinci cihet ki, en mühimi, en esaslısıdır. O da sizin terakki ve teceddiid yollarında atmakta olduğunuz hatvelerin manası, medlulüdür. Bunları da kemâl-i takdirle yadederim. Muhterem ahali! Bu noktada mucib-i mefharetimiz olan bir ciheti arz edeyim. Görülüyor ki, bizim kalbimiz, bizim fikrimiz tamamıyla sizin hissiyat, efkâr ve amalinize tetabuk etmektir. (Hay hay sesleri) Bu vesile ile tekrar etmek isterim. Bütün memleket, bütün cihan bilsin ki, Türkiye halkı rüesasıyla, müdiraniyle ve rüesa, müdiranı da halkıyla beraber aynı yolun yolcusu, hemfikir insanlardır.

Aziz Manisalılar! Ben Manisa’yı yangınlar içinde harap ve türâb bir halde görmüştüm. Muhterem Manisalılar! Ben sizi zulmetten, ateşten, esaretten henüz kurtulduğunuz bir zamanda görmüştüm. Fakat o günkü halleri itiraf ederim, hakiki teessürle telakki etmedim. Gerçi siz zulüm ve taarruzun şiddetli darbelerinden henüz kurtulmuştunuz. Fakat ben emindim ki, bu kadar şiddetli darbeler insanların imanlarını takviye eder. İstidadı, cevheri olan bir millet öyle darbelerden miitenebbih olur. Maziye nisbeten atisini daha çok parlak yapabilir. Muhterem arkadaşlar! Felaketler insanları, akılları başında olan milletleri daima azimkar hamlelere sevk eder ve işte siz de o hamleleri yapmaktasınız. Bugün mamuriyet itibarıyla gördüklerim bu hamlelerin çok bariz tezahürleridir. Arkadaşlar! Bugünkü teyakkuzlarınızın, azminizin çok az zamanda çok feyizli neticeler vereceğine emin olarak sizi tekrar hürmetle selamlarım.

10 Ekim gecesi Gazi’nin şerefine kalmakta olduğu vali konağında verilen yemek esnasında Manisalı gençler tarafından bir fener alayı düzenlenir, oyunlar oynanır. Atatürk ve Kazım (Özalp) Paşa) düzenlenen fener alayını ve zeybek oyunlarını birlikte seyrederler. Fener alayına katılanlardan sadece birisinin başında fes vardır. Atatürk bu çocuğu yânına çağırarak, “Bu fes nedir?” diye sorar ve bunun üzerine genç, fesi yırtarak yere atar.

Vakit çok geç olmuştur. Atatürk ve konuklar odalarına çekilirler. Ertesi günü 11 Ekim sabahı Atatürk ve beraberindekiler, otomobille yeni yapılan çarşıyı ve üzüm pazarını gezer ve caddeleri dolduran halkın “Yaşa!” tezahüratları ve alkışları arasında trene binerek İzmir’doğru hareket ederler. Manisa valisi, belediye başkanı ve diğer temsilciler misafirlerini Muradiye’ye kadar uğurlarlar.

Manisalılar bu günü ve geceyi unutmadılar ve belediyenin aldığı bir kararla 10 Ekimi, şeref günü olarak her yıl kutladılar.

 

 

16 EKİM 1925 - 16 EKİM 1925

Atatürk, İzmir'deki incelemelerini tamamlayarak 16 Ekim 1925 günü erken saatlerde İzmir’den Konya’ya doğru harekete eder. Atatürk'ün özel treni 7.55' te Manisa’da beş dakika kadar durur. Vali, erkân, komutanlar, Cumhuriyet Halk Fırkası ve Türk Ocağı temsilcileri istasyonda hazır bulunurlar. Atatürk'ü tekrar görmek için bekleyen halk, kendisi o esnada uyumakta olduğundan görememiş ve üzgün bir şekilde istasyondan ayrılmıştır.

 

16 HAZİRAN 1926 - 16 HAZİRAN 1926

Atatürk'ün trenle İzmir’e gidişlerinde Manisa’dan geçişleri çok olmuştur. Atatürk, İzmir Suikastı olayından hemen iki gün sonra 16 Haziran 1926 da, İzmir’e giderken, saat 9.30’da Soma’ya gelir, istasyonda kısa bir kalıştan sonra hareket eder.  Saat 12' de Manisa’ya gelir. Kendisini Manisa miletvekillerinden Kemal, Yaşar, Saim Beylerle Belediye Başkanı Bahri Bey Soma’dan beraber gelen Vali Müştak Lütfi (Gürsan), Kani ve Abbas Beyler, vilayet erkânı, subaylar, Türk Ocağı temsilcileri ve halk karşılar. Bu arada Türk Ocağı’ndan Safure Hanım, Cumhurbaşkanına Manisalı hanımlar adına “Hoş geldiniz” der. Otomobille istasyondan Vilâyet’e giden Atatürk burada Türkocağı heyetini kabul eder. Öğle yemeğini Vilâyet’te yedikten sonra İnşaat Malzeme Fabrikası sergisini, Belediye’yi ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni ziyaret eder.  Atatürk, öğleden sonra İzmir'e gitmek üzere Menemen’e doğru hareket eder.

 

 

26 OCAK 1931 - 26 OCAK 1931

26 Ocak 1931 Uşak’tan İzmir’e doğru hareketi eden Atatürk sabahın erken saatlerinde Alaşehir ve Salihli’den geçerek Turgutlu’ya gelir. Atatürk, karşılama töreni yapılmasını istemediği halde mülkî ve askerî erkân ile halk istasyonda toplanmıştır. Sabah 05.45’de Manisa’ya gelen tren Manisa istasyonunda bir kaç dakika durduktan sonra hareket eder.

 

 

6 ŞUBAT 1931 - 6 ŞUBAT 1931

26 Ocak günü geldiği İzmir’den sonra Aydın ve Denizli'yi de ziyaret ederek incelemelerde bulunan Atatürk, 6 Şubat 1931 gecesi Balıkesir'e gitmek üzere İzmir'den hareket eder. Manisa istasyonunda Vali Fuat (Baturay) Sıkıyönetim Manisa Bölge Komutanı Muzaffer Paşa, Belediye Başkanı Ali Rıza Besen ve ilgililer tarafından karşılanır. Vali ve sıkıyönetim komutanı özel trene binerek Soma’ya kadar Atatürk'e eşlik ederler.

 

 

8 ŞUBAT 1931 - 8 ŞUBAT 1931

Balıkesir'de incelemelerini tamamlayan Atatürk, 8 Şubat günü İzmir'e dönmek üzere Balıkesir'den ayrılır. İzmir'de kendisini Anatalya'ya götürecek olan Ege Vapuru beklemektedir. Balıkesir’den İzmir’e dönerken treni Manisa’da durmamıştır.

 

 

8 NİSAN 1934 - 9 NİSAN 1934

Atatürk, İzmir'de yapılacak olan Ege Askeri manevralarını izlemek üzere 7 Nisan günü trenle Ankara'dan ayrılır. 8 Nisan günü önce Uşak’ta topçu birliklerini, daha sonra Salihli’de istihkâm taburunu ve topçu alayını teftiş eden Atatürk, saat 19.00 da Manisa’ya gelir. Beraberinde bulunan İkinci Ordu Müfettişi İzzettin ve I. Kolordu Komutanı Mustafa Paşalar, Salih Bozok, Kılıç Ali ve Nuri Conker olduğu halde geceyi, Manisa istasyonunda, trende geçirir.

9 Nisan sabahı saat 8.30' da İzmir’e doğru hareket eder. Muradiye istasyonunda ve Menemen’de piyade alaylarını, Foça civarında müstakil topçu bataryasını teftiş ettikten sonra Foça’dan vapurla 19.30’da İzmir’e geçer.

 

 

22 HAZİRAN 1934 - 24 HAZİRAN 1934

Atatürk’ün Manisa’ya son geliş ve burada birkaç saat kalışı 22 Haziran 1934 gününe rastlar. Şöyle ki:

İran Şahı Rıza Pehlevi, Atatürk’ü ziyaret etmek üzere, 16 Haziran 1934 günü Ankara’ya gelmiştir. Atatürk, bu değerli konuğu Ankara’da gereğince ağırladıktan sonra, birlikte, Batı Anadolu’ya bir gezi düzenlemiş ve bu amaçla, tren ile 20 Haziran günü Ankara'dan ayrılmıştır. Beraberinde İran Şahı Rıza Pehlevi ve İran Dışişleri Bakanı Baghir Kazımî ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey bulunmaktadır. Önce Eskişehir ve Afyon'da incelemelerde bulunan heyet daha sonra Uşak'a geçer. Buradaki incelemeler tamamlandıktan sonra 22 Haziran günü İzmir'e doğru hareket ederler.

Önce Turgutlu'ya uğrayan tren burada bir kaç dakika durmuş ve bu esnada iki kızı öğrenci Şah Rıza Pehlevi’ye ve Atatürk'e birer buket takdim etmişlerdir. Turgutlu’dan sonra Akhisar’da da aynı sevgi gösterileriyle karşılanırlar.

22 Haziran günü saat 10.20’de Manisa’ya gelirler. Manisa’da Atatürk ve Şah’ı karşılamak için hazırlıklar yapılmış, şehir bir gelin gibi süslenmiştir. Atatürk ve Şah’ın Manisa’yı ziyaret edecekleri halka tellalar aracılığıyla duyurulmuş ve halk istasyona davet edilmiştir. İstasyon halk tarafından hınca hınç doldurulmuştur. İki devlet başkanı Manisa’da 21 pare top atışıyla karşılanır. Mülkî ve askerî erkânla birlikte öğrenciler ve halk da karşılama töreninde hazır bulunur. İstasyonda, iki kız öğrenci tarafından kendilerine birer buket verilir. Halkın ve öğrencilerin alkışları arasında otomobille Manisa hastanesine giderek incelemeler yaparlar. Batı Kışlası’ndaki Alayı denetledikten sonra öğleye doğru, İzmir’e gitmek üzere İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşanın arabasıyla Manisa’dan ayrılırlar.

İzmir’de çeşitli incelemelerde bulunan devlet başkanları 24 Haziran’da İstanbul’a doğru hareket ederler. Tren Akhisar istasyonunda bir süre durur. Bu sırada istasyonda toplanan binlerce halkın, “Yaşa! Var ol! şeklindeki tezahüratlarına, İran Şahı ayağa kalkarak ve eliyle selamlayarak karşılık verir. Akhisar’dan sonra Soma’ya varılır. Burada da mülkî ve askerî erkân ile, bir tabur piyade ve halk tarafından karşılanırlar. Şah ve Atatürk halkın alkışları arasında istasyon müdürlüğüne ait binaya geçerek bir süre dinlenirler. Burada küçük bir kız öğrenci, gençliğin Ata’ya bağlılığını anlatan bir şarkı okur. İstirahatten sonra Atatürk ve Şah kasaba yakınındaki meydanda toplanan değişik sınıflardan oluşan askerî birliği teftiş eder. Şahın isteği üzerine Atatürk birliklere tâlim ve tatbikat yaptırır. Tatbikatı dikkatle ve yakından takip eden Şah Rıza Pehlevi, askerlerimizi takdir eder. Tatbikat, denetlenen her birliğin kendi marşlarını söyleyerek yaptıkları geçit resmiyle sona erer. Atatürk ve Şah, halkın alkışları arasında ve gelişlerinde olduğu gibi 21 pare top atışıyla İstanbul'a doğru uğurlanırlar.

 

 

MANİSA' DA ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLARI

 

 

 

Kaynaklar:

1- Mehmet Önder, Atatürk'ün Yurt Gezileri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Baskı, 1975

2- Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007

3- Fotoğraflarla Atatürk, Genelkurmay Personel Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, 2015

4- Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, 2008

5- Andrew Mango, Atatürk, 2004

6- https://manisa.ktb.gov.tr/TR-152237/ataturk.html

7- https://www.isteataturk.com/